KAYABAŞI

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇU MEMURLUĞA ENGEL MİDİR?

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇU MEMURLUĞA ENGEL MİDİR?
CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇU MEMURLUĞA ENGEL MİDİR?


Türk Ceza Kanununun "Cumhurbaşkanına Hakaret" kenar başlıklı 299. maddesinde;"1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(2) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır. (3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır." düzenlemesine yer almaktadır.

Öte yandan, 657 sayılı Devlet memurları Kanunu'nun 125/E-g bendinde "Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" Devlet memurluğundan çıkarma  cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmış, 48. Maddesinde ise "Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak" devlet memuru olabilmek için aranan genel şartlar arasında sayılmıştır.

Devlet Memurları Kanununun 48. Maddesinde sayılan suçlar içinde cumhurbaşkanına hakaret suçu yer almadığından ilk defa memuriyete atanacaklar için bu suçtan alınan mahkumiyetin  (1 yıldan az hapis olmak koşulu ile) memur olarak atanmaya engel olmadığını söylemek mümkündür. 

Aynı Kanunun 125. maddesinde ise ; "Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" fiili "Devlet memurluğundan çıkarma" cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmaktadır. Cumhurbaşkanına hakaret suçunun yüz kızartıcı suç olup olmadığının tartışılması memuriyete engel olup olmaması yönüyle önem arz etmektedir.

Anılan kural Mardin İdare Mahkemesince Anayasa Mahkemesi önüne taşınmış,  anılan yasa hükmü ile ilgili olarak, Anayasa Mahkemesi'nin 16.1.2014 tarihli ve E:2013/110, K:2014/8 sayılı kararında; 657 sayılı Kanun'un 125/E-g maddesinin, Anayasa'ya aykırı olmadığına hükmedilmiş olup, kararın gerekçesinde özetle; dava konusu kuralda belirsiz olduğu ileri sürülen "memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerin" tümünün önceden öngörülmesinin ve tespitinin imkansız olduğu ve söz konusu hareketlerin tek tek ortaya konulmasının mümkün olmadığı, normun daha kesin ve açık bir düzenlemeye olanak tanımaması nedeniyle kullanıldığı anlaşıldığından anılan kavramların kullanılmasında belirlilik ilkesine aykırılık bulunmadığı, fıkrada genel bir belirleme yapılmadığı, disiplin cezası gerektiren hareketlerin, memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak derecede yüz kızartıcı ve utanç verici olması gerektiği düzenlenerek çerçevesinin çizildiği, kaldı ki, itiraz konusu kural dayanak alınarak tesis edilen idari işlemlere karşı yargı yolu açık olup belirsiz olduğu ileri sürülen kavramlar ve bu kavramların belirttiği hareketler yargı kararları yoluyla da somutlaştırıldığından, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olmadığı, ... İdarenin faaliyetleri çok çeşitli, karmaşık ve değişken olduğundan disiplin cezasını gerektirecek fiillerin tümünün kanunda tek tek belirlenmesinin güç olduğu, kuralın incelenmesinden de görüleceği üzere memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketler denilmek suretiyle disiplin cezası gerektiren fiil ve hareketlerin çerçevesinin çizildiği anlaşıldığından, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 38. ve 128. maddelerine de aykırı olmadığı vurgulanmıştır.

Yüz kızartıcı suçun tanımına ve kapsamına ilişkin mevzuatta bir düzenleme bulunmamaktadır.Bu konuya ilişkin Yargıtay ve Danıştay kararları ile yüz kızartıcı suçun ne olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Konuya ilişkin olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2.7.1996 tarihli ve E:1996/3-144, K:1996/171 sayılı kararında, "Yüz kızartıcı suç"un, yasalarda tanımlanmadığı ve tek tek sayılmadığı, toplumun yapısına göre zaman zaman değişikliğe uğrayan bu suçların tek tek sayılmasının olanaksız olduğu, "...gibi yüz kızartıcı suçlar" denildiğinde maddede sayılmamış olan diğer yüz kızartıcı suçların neler olduğunun yasaları uygulamakla görevli yargı organlarınca saptanacağı belirtilmiştir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 12.11.2014 tarihli ve E:2012/482, K:2014/3992 sayılı kararında, "Burada yer verilen 'gibi yüz kızartıcı suçlar' ibaresindeki "gibi" sözcüğü, yüz kızartıcı suç olarak anılan Kanunda sayma yoluyla belirtilen "Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas suçlarından biri"ni ifade etmek üzere kullanılmıştır. Aksi yorumla, "gibi" sözcüğünün, "sayılanlara benzer suçları" ifade ettiğinin kabul edilmesi, Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrası ile 657 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca memurların memurluklarının sona erdirilmesine ilişkin durumların bizzat kanunda düzenlenmesi gerektiğine ilişkin memur güvencesine aykırı olduğu gibi; idarelere, kanunda gösterilen suçlar dışında benzer suçların yüz kızartıcı suç sayılması konusunda, ölçütleri belirsiz, geniş bir takdir yetkisi tanınması sonucunu da doğurabilecektir" ifadelerine yer vererek, 5525 sayılı Kanun'da sayma yoluyla belirtilen eylemler arasında yer verilmeyen "intihal" fiilinin yüz kızartıcı suç olarak kabul edilemeyeceğine ve bu fiile dayanılarak verilmiş dava konusu disiplin cezasının, nitelik itibarıyla 5525 sayılı Kanunun kapsamına girdiğine karar vermiştir.

Disipline konu eylemler ile yaptırımlar arasında adil bir dengenin gözetilmesi de hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Eylem ile yaptırım arasında bulunması gereken adil denge "ölçülülük ilkesi" olarak da adlandırılmakta ve bu ilkenin alt ilkelerini de elverişlilik, zorunluluk ve orantılılık ilkeleri oluşturmaktadır. "Elverişlilik ilkesi", öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, "zorunluluk ilkesi" öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olmasını ve "orantılılık ilkesi" ise, öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken orantıyı ifade etmektedir. İdareler, kamu görevlileri hakkında disiplin cezasını tayin ve takdir ederken, suç ve ceza arasındaki hassas dengeyi gözetmesi gerekmektedir. Disiplin cezası vermeye yetkili olan organlar, mevzuata bağlı kalmakla birlikte, evrensel hukuk normlarından olan ölçülülüğün alt ilkeleri olan elverişlilik, gereklilik ve orantılılık unsurlarını da göz önünde bulundurmalıdır.

Öte yandan, Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru yoluyla verilen birçok kararda (2015/7325, 2015/11494, 2017/18316)  siyasetçilere yönelik olarak yapılan eleştiriler ve hakaretler nedeniyle verilen hapis cezalarının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna varılarak asliye ceza mahkemelerinin kararları hakkında ihlal kararı verilmiştir. 

Yukarıda yer verilen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararı ve ifade özgürlüğüne ilişkin Anayasa Mahkemesi kararları birlikte değerlendirildiğinde " gibi yüz kızartıcı suçlar' ibaresinin dar yorumlanması gerektiği, Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrası ile 657 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca memurların memurluklarının sona erdirilmesine ilişkin durumların bizzat kanunda düzenlenmesi gerektiğinden geniş yorum yapılarak ifadenin genişletilemeyeceği, aksi bir yorumun memur güvencesine aykırı olduğu gibi İdareye bu konuda takdir yetkisi tanımanın hukuken olanaksız olduğu, sonuç olarak;  cumhurbaşkanına hakaret suçunun yüz kızartıcı ve utanç verici hareket olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna rahatlıkla varılabilmektedir.

Danıştay 12. Dairesinin 2018/2558 sayılı dosyasında "ifade özgürlüğü kapsamında bulunmayan ve eleştiri sınırları içerisinde değerlendirilmesi mümkün olmayan sözlerinin; incitici, küçük düşürücü ve katılanın toplum içindeki saygınlığını zedeleyici mahiyette olması nedeniyle hakaret niteliği taşıdığı" gerekçesiyle Bursa 3. İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiş ise de,  yukarıda yer verilen Danıştay İDDK ve Anayasa Mahkemesi kararları dikkate alındığında bozma kararının gerekçesinin çok sağlıklı olmadığı, zorlama bir hukuk mantığı ile kararın gerekçelendirildiği, iptal talebiyle ilgili argümanların tümünü karşılayacak hukuki zenginliğe sahip olmadığı açıkça gözlenmektedir.

Öte yandan, cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle verilecek kararda HAGB kararı verilmesi halinde Anayasa Mahkemesinin 2016/10891 sayılı ve 2016/13566 sayılı dosyalarında verdiği masumiyet karinesine ilişkin kararlar dikkate alındığında HAGB kararlarının idari işleme dayanak olamayacağı açık olduğundan bu yönüyle de bu suçun memuriyete engel olamayacağı açıktır.

Özetle, 657 sayılı Kanunun 48. Maddesinde devlet memurluğu için aranan şartlar sayılmış olup, cumhurbaşkanına hakaret nedeniyle alınacak ceza memuriyete engel değildir. Memur iken bu suçun işlenmesi halinde de bu suç yüz kızartıcı suç olarak kabul edilemeyeceğinden tesis edilecek ihraç işlemleri hukuka aykırı olacaktır.

Av. Sadi KAYABAŞI 


Paylaş:
Son Blog Yazıları
8 Temmuz 2024 Pazartesi
3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu'na 6638 sayılı Kanununun 32. maddesi ile Geçici 27. madde eklenmiş ve (bazı ünvanlı kadroları işgal edenler dışında) 01/01/2015 tarihi itibarıyla İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürü rütbesini ihraz edenlerden emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanabilm...
1 Temmuz 2024 Pazartesi
Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi, 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden önce Genel Müdürlük statüsünde kamu hizmeti yürütmüş olup, 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile birlikte 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk hükümlerine tabi an...
1 Haziran 2024 Cumartesi
Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonları tarafından yapılan zabıt katipliği sözlü sınavları öncesinde, sınav komisyonlarınca sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanması ve tutanağa bağlanması, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon...