Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, ecrisimil ödenmek suretiyle işgal edilen yerler için hem ecrimisil bedelleri yönüyle hem de tahliye yönüyle sık sık davalar gündeme gelmektedir. Ecrisimil bedellerinin beklenen rakamın üzerinde artırılması yada idarece taşınmazın tahliyesinin istenilmesi halinde idari yargı merciilerine başvurulması gerekmektedir.
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 75. Maddesinde "Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malları, özel bütçeli idarelerin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mallar ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ile idare ve temsil ettiği mazbut vakıflara ait taşınmaz malların, gerçek ve tüzelkişilerce işgali üzerine, fuzuli şagilden, bu Kanunun 9 uncu maddesindeki yerlerden sorulmak suretiyle, idareden taşınmaz ve değerleme konusunda işin ehli veya uzmanı üç kişiden oluşan komisyonca tespit tarihinden geriye doğru beş yılı geçmemek üzere tespit ve takdir edilecek ecrimisil istenir. Ecrimisil talep edilebilmesi için, idarelerin işgalden dolayı bir zarara uğramış olması gerekmez ve fuzuli şagilin kusuru aranmaz. Ecrimisile itiraz edilmemesi halinde yüzde yirmi, peşin ödenmesi halinde ise ayrıca yüzde onbeş indirim uygulanır. Ecrimisil fuzuli şagil tarafından rızaen ödenmez ise, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.Kira sözleşmesinin bitim tarihinden itibaren, işgalin devam etmesi halinde, sözleşmede hüküm varsa ona göre hareket edilir. Aksi halde ecrimisil alınır. İşgal edilen taşınmaz mal, idarenin talebi üzerine, bulunduğu yer mülkiye amirince en geç 15 gün içinde tahliye ettirilerek, idareye teslim edilir." kuralına yer verilmektedir.
Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmeliğin "Tanımlar" başlıklı 4.maddesinde; ecrimisil, Hazine taşınmazının, idarenin izni dışında gerçek veya tüzel kişilerce işgal veya tasarruf edilmesi sebebiyle İdarenin bir zarara uğrayıp uğramadığına veya işgalcinin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın İdarece talep edilen tazminat; fuzuli şagil ise, kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, Hazine taşınmazının zilyetliğini, yetkili İdarenin izni dışında eline geçiren, elinde tutan veya her ne şekilde olursa olsun bu malı kullanan veya tasarrufunda bulunduran gerçek veya tüzel kişiler olarak tanımlanmıştır.
Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerler ile genellikle ecrimisil ile işgal edildiğinden ilgili idaresince herhangi bir izin verilmediği gibi kullanan ile aralarında bu duruma ilişkin kira sözleşmesi, tahsis gibi herhangi geçerli bir hukuki ilişki de bulunmadığından açılan davalarda şartları varsa kazanılmış hak yada haklı beklenti ilkesi uyarınca değerlendirme yapılmaktadır. Ecrimisil ödeyen kişi fuzuli şagil olduğundan ve hukuken korunacak yararı bulunmadığından tahliyeye yönelik olarak kendi hile ve hatasının olmadığını beyan ile tahliye edilmesini gerektiren üstün yararın yokluğunu savunacaktır.
Kural koyucuların keyfî kurallar koyamaması, bir takım kaidelere uygun işlemler tesis etmelerinin zorunlu olması ve sadece kuralların uygulandığı kişilerin değil, kural koyucuların kendilerinin de kaidelere bağlı ve uygun hareket etmelerini ifade eden hukuk devletinin unsurlarından birisi de, kazanılmış hak ilkesinin varlığının kabul edilmesi ve bu ilkeye uygun hareket edilmesi gerekliliğidir. Fuzuli şagil, başta işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı ile ecrimisil ödediği yıllar itibariyle ruhsat hukuku açısından kazanılmış haklarının olduğunu savunabilecek olup, kendi hile yada hatasının olmadığı bir süreçte, ödediği ecrimisilin dikkate alınmasını talep edecektir.
Öte yandan, kazanılmış ha bir yana işgal uzun yıllar sürüyorsa haklı beklenti ilkesi gündeme gelebilecektir. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere, bir beklentinin hukuken koruma görebilmesinin ön koşullarından biri beklentinin haklı (meşru) beklenti seviyesine ulaşmasıdır. Danıştay’a göre; “İdarenin ister düzenleyici işlem, ister bir taahhüt, isterse uzun süren bir uygulamasına güvenerek olsun, bireylerin çıkarlarına ya da lehlerine olan bir sonuca ulaşabileceklerini ümit etmelerine “haklı beklenti” (Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu, 2015/1134 Esas sayılı Kararı) denilmektedir. Haklı beklenti, mevzuatta öngörülemez bir değişiklik yapılmadığı takdirde kazanılacağına dair objektif ve kamu yararının aksini gerekli kılmadığı hallerde korunmuş olan güvenceyi içeren bir beklentidir ve hukukun genel ilkesi olarak görülmektedir.Fuzuli şagil de ecrimisil bedellerini düzenli ödemiş ve ruhsat hukuku yönüyle sıkıntı yaşamamış ise haklı beklenti ilkesine dayanarak işgalin devamını talep edebilecektir.
Tahliyeye yönelik işlemler için Milli Emlak Müdürlüklerince Valilik yada kaymakamlıklara yazı yazılmakta, mülki amirler tarafından da kolluk kuvvetlerine yazı yazılarak tahliye işleminin sağlanması istenilmektedir. Bu usule dikkate edilmeden yapılan tahliye işlemi Kanuna aykırı olup, öncelikle tahliyenin mülki amir eliyle yaptırılması gerekmektedir.
Özellikle tahliye işlemlerine ilişkin davalarda yürütmeyi durdurma talep edilmesi gerekmekte olup, yürütmenin durdurulması “Hukuka aykırılık iddiası ile iptal davasına konu olan bir idari işlem hakkında yetkili yargı yerinin ‘kanunilik karinesi’ni geçici olarak askıya alması, ‘durdurması’dır. İdari işlemin uygulanması hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verebilmektedir. Telafisi güç veya imkânsız zarardan anlaşılması gereken, eski hâlin geri gelmesini mümkün kılmayacak durumlardır.Yürütmeyi durdurma kararı ile taşınmazın/işyerinin tahliyesinin durdurulması ile davanın esastan görüşülmesi amaçlanmaktadır.
Av. Sadi KAYABAŞI