657 sayılı Devlet Memurları Kanununun "Kıyafet Mecburiyeti" kenar başlıklı Ek/19. maddesinde "Devlet memurları, kanun, Cu m h u r b a şk a n lığı k a r a r n a m e si ve yönetmeliklerin öngördüğü kılık ve kıyafet kurallarına uymak mecburiyetindedirler." kuralına yer verilmiştir.
Ülkemizde uzun yıllar kadın memurların kıyafetleri gündemi meşgul etmiş, önce başörtüsü yasağı yargı kararlarının zorlamasına rağmen serbest hale getirilmiş, daha sonra kadın memurlara etek giyme mecburiyeti getiren kural kaldırılmıştır.
Erkek memurlar için çok da gündem olmamasına rağmen, kılık kıyafet konusunda erkek memurları da ilgilendiren ve zaman zaman disiplin soruşturmalarına ve disiplin cezalarına konu olan durumların yaşandığı görülmektedir.
Kadın ve erkek memurların ve hatta diğer kamu görevlilerinin kılık kıyafet hükümleri 1982 tarihinde yayımlanan KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA ÇALIŞAN PERSONELİN KILIK VE KIYAFETİNE DAİR YÖNETMELİK ile düzenlenmiştir. Yönetmeliğin eski tarihli olması bir yana, 17. maddesine bakıldığında Yönetmeliğin 1934 tarihli Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun ile 1935 tarihli "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunun" tatbik suretini gösterir "Nizamname" ile şekillendirildiği görülmektedir.
Şüphesiz günümüzde erkek ve kadınlar 1935 yılına göre değil, yaşadıkları yılda geçerli olan moda ve görgü kurallarına göre giyinmekte ve kılık kıyafet seçmekte olup, bir hayli eski olan mevzuatın güncellenmesi gerektiği kuşkusuzudur.
Yönetmeliğin 4. maddesinde " Kurum ve kuruluşlarda görevli memur, sözleşmeli personel, geçici personel ile hizmetliler ve işçilerin giyimlerinde sadelik, temizlik ve hizmete uygunluk esastır." kuralına yer verilmiş, 5. maddede (erkekler için) "Elbiseler temiz, düzgün, ütülü ve sade; ayakkabılar kapalı, temiz ve boyalı giyilir. Sandalet veya atkılı ayakkabı giyilmez. Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur. ...., temiz bakımlı ve taranmış olur. Hergün sakal tıraşı olunur ve sakal bırakılmaz. Bıyık tabii olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçemez. Üstten alınmaz, yanlar üst dudak hizasında olur, alt uçları dudak hizasından kesilir. Kravat takılır, kravatı örtecek şekilde balıkçı yaka veya benzeri süveterler giyilmez. Hizmet gereğine uygun olarak verilmişse tek tip elbise giyilir.Bina içinde gömleksiz, kravatsız ve çorapsız dolaşılmaz. Ancak bazı hizmetler için özel iş kıyafetleri varsa görev sırasında kurum amirinin izni ile bu kıyafet kullanılır." şeklinde bazı düzenlemelere yer verildiği görülmektedir.
Ayrıca , 11. maddede yaz döneminde personelin kılık, kıyafeti 15 Mayıs - 15 Eylül tarihleri arasında uygulanacağı, yaz kıyafetleriyle ilgili hususların bakanlık merkez teşkilatında ilgili Bakanlarca; illerde, yapılan hizmetin mahiyeti ve çalışılan yerin iklim ve coğrafik özellikleri göz önünde tutularak Valilerce tespit edileceği, 12. maddede merkezde ve taşrada protokole dahil olan bayan ve erkek kamu görevlilerinin resmi kutlama törenlerine koyu renk takım elbise ile katılacağı düzenlenmiş, 16. maddede ise Bu Yönetmeliğe aykırı hareket edenlere 657 sayılı Devlet memurları Kanununun disiplin cezalarına ilişkin hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
Yönetmeliğin 5. maddesinde yukarıda yer verilen düzenlemeler dışında "Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir" şeklinde de bir düzenleme yer almakta iken bu cümle Danıştay 2. Dairesinin 2017/665 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. İtiraza konu olayda elektronik mühendisi olarak görev yapan bir kamu görevlisi saçını uzatmış ve kendisine uyarma cezası verilmiştir. Bu ceza ve dayanağı Yönetmelik maddelerinin iptali istemiyle açılan davada Danıştay İkinci Dairesi;
"Yönetmeliğin dava konusu 5. maddesinin (b) bendinde (erkek personel için) yer alan "...Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir..." ibareleri yönünden;
İnsan
haklarının, tüm insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlükler olduğu ve ırk,
ulus, etnik köken, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların
yararlanabileceği, bu hakları kullanmakta herkesin eşit olduğu, insan
haklarının, bireylerin doğuştan sahip oldukları haklar oldukları için
bireylerin dış görünüşleri, fiziksel özellikleri, hayat tarzı ve benzeri
özellikleri nedeniyle ihlal edilmemesi gerektiği, doğuştan, yaratılıştan gelen
ya da sonradan edinilen, insanları ayırt edici bu özelliklerden dolayı diğer
kişilerden daha aşağı oldukları yönünde bir algıya neden olabilecek yaptırımlar
öngören her türlü hukuki uygulamanın, eşitsizliği ve ayrımcılığı
meşrulaştıracağı,
Ayrımcılığın,
nesnel ve makul bir gerekçe olmaksızın, konuyla ilgili olarak benzer durumda
olan kişilere farklı muamelede bulunulması olduğu, aynı durumdaki kişilere
farklı muamelenin, meşru bir amaca dayalı olmadığında ve izlenilen yol ile
varılmaya çalışılan hedef arasında makul bir orantılılık ilişkisi
kurulmadığında ayrımcılığın ortaya çıktığı,
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk
Devleti olduğunun belirtildiği, Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da
belirtildiği üzere, hukuk devletinin eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan
haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda eşitliği
gözeten, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendini yükümlü sayan
Devlet olduğu,
Personel
rejimi gibi sıkı kural ve şartlara tabi bir alanda, kamu görevini yürütmekle
görevli kişilerin hak ve özgürlüklerine, herhangi bir vatandaşa uygulanamayacak
sınırlamalar getirilmesinin demokratik toplumda gerekli olabileceği, bu
kapsamda kamu makamlarının, faaliyetin niteliği ve sınırlamanın amacına göre
değişen geniş bir takdir yetkisinin bulunmasının doğal olduğu, ancak, eşitlik
ilkesini zedeleyecek, ayrımcılığa neden olabilecek hususlar gündeme geldiğinde,
bu alanlara yönelik müdahalelerin haklı olduğunun kabul edilebilmesi için, kamu
makamlarınca ciddi gerekçelerin gösterilmesinin gerektiği,
Nitekim, Anayasa'nın 10. maddesinde yer bulan eşitlik ilkesine
bakıldığında, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç,
din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit
olduğu anlaşılmakta ise de; maddedeki ifadeden, ayrımcılık temelleri
"...ve benzeri sebeplerle" denilerek Anayasa koyucu tarafından açık
uçlu bir ayrımcılık temeli bırakılarak, günün değişen koşulları karşısında
ayrımcılığa yol açabilecek yeni bir durumun ortaya çıkması halinde, maddenin
yaşayan ve dinamik bir şekilde yorumlanmasının ve içinin doldurulmasının önü
açıldığı,
Yukarıda
yer verilen Anayasa maddelerinde, herkesin ayrım gözetilmeksizin eşit olduğu,
eşitlik hakkının yaşama geçirilmesini Devletin sağlayacağı, kadın ve erkeklerin
eşit haklara sahip olduğu, herkesin çalışma hakkının bulunduğu, bu hakların
korunması, çalışma barışının sağlanması için gerekli tedbirleri Devletin alması
gerektiğinin vurgulandığı, kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel
arasında da bu tedbirlerin alınacağının kuşkusuz olduğu,
Bakılan uyuşmazlıkta, davacının erkek olduğu ve
saçlarının anılan Yönetmelik'te belirtildiği gibi, kulağını kapatmayacak
biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde olmadığı,
omuzlarından aşağı sarkacak şekilde uzun olduğu ve bu nedenle disiplin cezası
aldığı; dava dilekçesinde, aynı statüde bulunan kadın personelin uzun veya kısa
saçla kamu görevini ifa ettiklerini, saçlarının uzun olmaları nedeniyle çalışma
hayatında herhangi bir aksaklığa neden olmadıklarını, söz konusu bu durumun
Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğini
vurgulamasına karşın davalı idarelerin savunma dilekçelerinde görüldüğü üzere,
kamuda görev yapan erkek personelle ilgili bu kısıtlamanın gerekliliğiyle
ilgili açıklama yapamadıkları, davacının saçının uzun olmasının, mesleki hayatı
üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmediği,
davacının mesleği ya da kamu hizmetinin işleyişi üzerindeki etkisi ve
risklerinin de açıklanmadığının görüldüğü, bu nedenle, davacı üzerindeki
müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli gerekçe ortaya
konulamadığından, müdahalenin demokratik toplumda gerekli olup olmadığı
tartışmasını karşımıza çıkardığı,
Demokratik toplum düzeninin gereklerinden olmanın, bir
sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın
karşılanması amacına yönelik olmasını ifade ettiği, buna göre sınırlayıcı
tedbirin, bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da başvurulabilecek son çare
niteliğinde değilse, dava konusu düzenleyici işlemde olduğu gibi, demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemeyeceği,
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin, Özpınar - Türkiye kararında (Başvuru No:20999/04 -
Karar Tarihi:19.10.2010); bir yargıcın özel hayatında arkadaşlık ettiği kişiler
ve giyim tarzı, aşırı makyaj yapması gibi iddialar ön plana çıkarılarak
meslekten çıkarılmasıyla ilgili olarak, yargıçla ilgili iddiaların bu kişinin
mesleğine icrasına etkisinin somut olarak ortaya konulamadığı hususuna vurgu
yaptığı,
Öte yandan, kamuda görev yapan personelin, özünde
öncelikle birer birey oldukları, (statü rejimine uygun olduğu ölçüde)
kendilerini dış görünüşleriyle, fiziksel özellikleriyle ifade edebilecekleri
hususunun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin geniş olarak yorumladığı bir
özgürlük olan ifade özgürlüğünü karşımıza çıkardığı, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüne sağladığı korumanın yalnızca içerik açısından
olmayıp, bilgi ve düşüncelerin dile getirildiği, iletildiği ve bunlara
ulaşıldığı farklı biçim ve araçları da kapsadığı, benzer hususların Anayasa
bakımından da geçerli olduğu, Anayasa Mahkemesinin de sıklıkla ifade ettiği
gibi Anayasa'da sadece düşünce ve kanaatlerin değil, ifadenin tarzları,
biçimleri ve araçları da güvence altına alındığı, (Yüksek Mahkeme, bir kararında,
cezaevinde yemek almamayı ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir). Somut
olayda olduğu gibi, bireylerin kendilerini saçlarının veya favorilerinin uzun
veya kısa olmasıyla ifade edebileceklerinin de unutulmaması gerektiği,
Bir düzenleyici idari işlemin, hiyerarşik olarak bağlı olduğu üst
hukuk normlarında düzenlenen konuları, genel ve objektif kuralları açıkça
içermesi gerektiği, üst hukuk normlarında açık bir düzenlemeye yer verilmediği
durumlarda bir hakkın kullanımının engellenmesi ya da kısıtlanması sonucunu
doğuran bir idari düzenleme yapılmasının hukuken mümkün olmadığı,
Anayasa
ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınan temel
hak ve özgürlüklerin ancak bu maddelerde belirlenen sebeplerin varlığı halinde
özlerine dokunulmaksızın ve bu sebeplere dayalı olarak kanunla
kısıtlanabilmesinin mümkün olduğu, bu kısıtlamaların ise, Anayasa'nın özüne ve
ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağının yine Anayasa'da düzenlendiği,
Bu
açıklamalardan anlaşılacağı üzere; dava konusu edilen Yönetmelik maddesinde,
dayanağı Kanun'da yer almayan bu ibarelere yer verilmek suretiyle Kanun'un
amacını aşan nitelikte bir düzenleme yapıldığı ve böylece dava konusu kuralın,
dayanağı Kanun'a aykırı bir niteliğe dönüştüğü, dayanağı üst hukuk normunda
herhangi bir kısıtlama ya da engelleme bulunmadığı halde söz konusu maddede yer
alan bu belirlemenin, Anayasa ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerle
güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesi sonucunu
doğuracağı,
Bu durumda, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde (erkek personel için) yer alan "Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir, temiz bakımlı ve taranmış olur..." cümlesinde yer alan, "Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz saçlar kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir" ibaresinin yapılan açıklamalar uyarınca üst hukuk normlarına uygun olmadığı" şeklindeki hayli uzun ve ulusal ve uluslararası hukuk normlarına atıf yapan kararı ile Yönetmelikte yer alan saçların kısa olacağına ilişkin düzenlemenin iptaline karar vermiştir.
Aynı kararda Yönetmeliğin dava konusu 5. maddesinin (b) bendinde yer alan "...Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur... Saçlar, ... temiz bakımlı ve taranmış olur..." ibareleri yönünden ise iptal istemi reddedilmiştir.
Danıştay 2. Dairesince verilen ve erkek memurların saçını uzatmasına engel olan Yönetmelik maddesinin iptaline ilişkin karar temyiz edilmiş, ancak Danıştay İdari dava Daireleri Kurulunca iptal kararı onanarak karar kesinleşmiştir.
Erkek memurların saçlarını uzatmalarına engel olan Yönetmelik hükmü ortadan kalktığından erkek memurlar saçını uzatabileceği gibi salt bu nedenle herhangi bir disiplin soruşturmasına muhatap olmayacakladır. Yukarıda vurguladığımız gibi erkek ve kadın memurların kılık kıyafet hususlarını düzenleyen normlar eski tarihli olup, bir an önce günümüz şartları dikkate alınarak yeni bir düzenleme yapılması zaruridir.
Av. Sadi KAYABAŞI