2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’da, anılan Kanun kapsamında belli faaliyetlerde görevlendirilenlerin bu görevlerinden dolayı ya da görevleri sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhâl veya bu yüzden maruz kaldıkları yaralanma ya da hastalık sonucu ölmeleri veya engelli duruma gelmeleri hâlinde ödenecek nakdi tazminat ile birlikte bağlanacak aylığın ve sayılan nedenlerle yaralanmaları hâlinde ödenecek nakdî tazminatın esas ve yöntemleri düzenlenmiştir.
Kanun’un 2. maddesinde Kanun kapsamına giren kamu görevlileri ve diğer kişiler belirlenmiş; 3. ve 4. maddelerinde ise bu kapsama girenlere ödenecek nakdî tazminat ile bağlanacak aylıklara ilişkin usul ve esaslar tespit edilmiştir. 3. maddeye göre Kanun kapsamına girenlerden ölenlerin kanuni mirasçılarına, en yüksek devlet memuru brüt aylığının (ek gösterge dâhil) 100 katı tutarında, yaşamak için gerekli hareketleri yapmaktan aciz ve hayatını başkasının yardım ve desteği ile sürdürebilecek şekilde malul olanlara 200 katı, diğer engelli hâle gelenlere (a) bendinde belirtilen tutarın %25’inden %75’ine kadar, yaralananlara ise %20’sini geçmemek üzere engellilik ve yaralanma derecesine göre nakdî tazminat ödenecektir.
4. maddeye göre ise Kanun kapsamına girenlerden engelli hâle gelerek bağlı oldukları sosyal güvenlik mevzuatına göre emekliye sevk edilenlere görev malullüğü aylığı bağlanacak, emekli aylığı almakta iken engelli hâle gelenlerin almakta oldukları aylıkları görev malullüğü aylığına dönüştürülecektir. Ölenlerin kendilerine bağlanması gereken görev malullüğü aylığı, dul ve yetimlerine intikal ettirilecek, madde gereğince ilgili sosyal güvenlik kurumlarınca kendi mevzuatlarına göre bağlanan aylıklar %25 artırılarak ödenecektir. Herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayanların engelli hâle gelmeleri halinde, öğrenim durumlarına göre 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun değişik 36. maddesi hükümlerine göre belirlenecek giriş derece ve kademeleri üzerinden (öğrenimi bulunmayanların ilkokul mezunu gibi) kendilerine, ölümlerinde dul ve yetimlerine 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre görev malullüğü aylığı %25 artırılarak bağlanacaktır.
2330 sayılı Kanun’un 6. maddesinde de ödenecek nakdî tazminat ile bağlanacak emekli aylığının uğranılan maddi ve manevi zararların karşılığı olduğu, yargı mercilerinde maddi ve manevi zararlar karşılığı olarak kurumların ödemekle yükümlü tutulacakları tazminatın hesabında bu Kanun hükümlerine göre ödenen nakdî tazminat ile bağlanmış bulunan aylıkların dikkate alınacağı öngörülmektedir.
Bu kurallar uyarınca Kanun’a göre hesaplanarak ilgililere ödenen nakdî tazminat ve bağlanan emekli aylıkları yargı mercilerince hükmedilecek maddi ve manevi tazminat hesaplamalarında dikkate alınacaktır.
Kanun 6. maddesinde yer alan “…ve manevi…” ibareleri Anayasa Mahkemesi önüne götürülmüş, nakdî tazminat ve emekli aylığı ödemelerinin manevi zararlar karşılığı olduğunun öngörülmesi nedeniyle mahkemelerce manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesinin gözetilerek bu yöndeki taleplerin reddine karar verildiği, kuralların yer aldığı madde metninde ödenen tazminatın ne kadarının maddi ne kadarının manevi tazminat karşılığı olacağına ilişkin herhangi bir belirlemenin yapılmadığı, bu durumun farklı yargısal uygulamalara sebebiyet verdiği, ayrıca zarar görenin de söz konusu madde gereğince yapılan ödemenin kapsamını bilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla bu durumun kişilerin manevi zararının tam olarak karşılanamamasına neden olduğu belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2., 17. ve 35. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Yüksek Mahkeme, 21.11.2024 günlü Resmi Gazetede yayımlanan E: 2024/15, K:2025/159 sayılı kararı ile ve manevi ibarelerinin belirlilik ilkesine aykırı bularak iptaline karar vermiştir.
Kararda ;
"Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir. Bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ya da kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Bu bakımdan kanunun metninin, bireylerin gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek nitelikte olması gerekir.
...
Kurallarda idarece ödenen tutarların bir kısmının manevi zarara karşılık yapıldığı ve yargı mercilerince de manevi zarar karşılığı tazminata hükmedildiği takdirde bunun dikkate alınması gerektiği belirtilmekle birlikte bu tür ödemelerin ne kadarlık kısmının manevi zarara karşılık yapıldığı ile ödemenin niteliğinin idare tarafından belirtilmesi gerektiğini ortaya koyan herhangi bir güvenceye ya da ölçüte yer verilmemiştir.
Bu itibarla idarece maddi ve manevi manevi zarar karşılığı yapılan ödemenin ne kadarlık kısmının manevi zarar kapsamında olduğunu ortaya koyan ve bu ödemelerin niteliğinin ilgililer tarafından anlaşılmasını sağlayan herhangi bir güvence ve ölçüt içermeyen kuralların belirli olduğu söylenemez.
Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır. İptalleri gerekir." gerekçesine yer verilmektedir.
İptal edilen ibareler nedeniyle özellikle 2008 sonrası göreve başlayan kanun kapsamındaki kamu görevlilerinin maddi tazminat yanında manevi tazminat almaları engellenmişken, iptal kararı sonrası maddi tazminat ile birlikte manevi tazminata hükmedilmesi yasal hale gelmiştir. Şüphesiz, kanun koyucu manevi tazminat konusunda düzenleme yapabilecek ise de, iptal kararı sonrası manevi tazminat ödenmesini zorlaştıran bir kural getirilemeyeceği açıktır.
Kanun kapsamında olup, nakdi tazminat almayı hak eden kamu görevlileri, yapılan ödemenin hukuka aykırı olduğunu düşünmeleri halinde 2008 öncesi başlayan için idari yargı, 2008 sonrası göreve başlayanlar ise adli yargı merciilerine başvurarak Kanun kapsamında hem maddi hem de manevi zararlarının tazminini talep edebilecektir.
Av. Sadi KAYABAŞI