6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 334. maddesinde ''Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.'' kuralına yer verilmiştir.
Aynı Kanunun Kanun'un 336. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında;"Adli yardım, asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden; icra ve iflas takiplerinde ise takibin yapılacağı yerdeki icra mahkemesinden istenir.Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır." kuralına, 337. Maddesinde ise "Mahkeme, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebilir. Ancak, talep hâlinde inceleme duruşmalı olarak yapılır. Adli yardım taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarında sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebi açıkça belirtilir.Adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebilir. Kararına itiraz edilen mahkeme, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere bakmakla görevli en yakın mahkemeye gönderir. İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir. Adli yardım talebi reddedilirse, ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanılarak tekrar talepte bulunulabilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanunun 31. Maddesinde de "Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, dosyanın taraflar ve ilgililerce incelenmesi, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. " kuralına yer verilmiştir.
Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir .
Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir .
Adli yardım talep edilirken genellikle işsiz olunduğuna ilişkin evrak ile muhtarlıklardan alınan fakirlik belgeleri sunularak adli yardım talep edilmektedir. Önüne gelen bir uyuşmazlıkta, Anayasa Mahkemesi, salt adına kayıtlı bir konut bulunmasının adli yardıma engel olamayacağına karar vermiştir.
Yüksek Mahkeme kararında;
"Tarafların dava açarken veya yargılama sırasında harç, gider avansı gibi yargılama giderlerini ödemek zorunda bırakılmasına yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir. Ancak bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklememiş olması gerekir" vurgusu yaptıktan sonra devamında;
" Somut olayda başvurucunun adli yardım talebi ara kararı ile reddedilmiştir. Yargılamanın taraflarca hazırlama ilkesine uygun olarak yürütüleceği gerçeğine ve adli yardım talebinde bulunan kişinin mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunma zorunluluğuna uygun olarak başvurucu, adli yardım talep ettiği dava dilekçesinde taşınmazdan söz etmiş, bu taşınmaza rağmen geçimini sağlayamadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur. Başvurucu talep dilekçesinde adli yardım talebine dayanak olarak diğer belgeler yanında fakirlik belgesini de sunmuş olup kendisinin ve ailesinin geçimini idame ettiremediğini belirtmiştir. Başvurucu, adli yardım talebinin reddine neden olan evi aile konutu olarak kullandığını, 1999 yılında 1/2 hisse ile satın aldığını, bir gelirinin olmadığını, yardımlarla geçinebildiğini, pandemi nedeniyle çalışamadığını ve bakmakla yükümlü olduğu beş çocuğu olduğunu belirtmiş; karara yaptığı itirazda iddialarını yinelemiştir.
...
Yargılama makamları başvurucunun söz konusu tutarı ödemesi hâlinde kendisinin ve ailesinin geçimini önemli ölçüde güçleştireceği iddiasını desteklemek için ne diğer belgelere ne de muhtarlıktan aldığı belgeye itibar etmiştir. Başvurucu üzerine kayıtlı taşınmazın varlığından ve niteliğinden Mahkemeyi haberdar etmiştir. Mahkeme yaptırdığı diğer araştırmalara ve ibraz edilen belgelere rağmen başvurucu üzerine kayıtlı bir taşınmazın varlığının hangi nedenle adli yardımdan faydalandırmama için gerekçe oluşturduğunu belirtmeden salt taşınmaz sahibi olmanın adli yardımdan faydalanmaya engel olacağı şeklinde katı ve kategorik bir yorum yapmış, başvurucunun itirazı üzerine inceleme yapan mahkeme de bu yorumu benimsemiştir. Bu şekildeki kategorik yaklaşım, adli yardım kararı verilmesinde ilgililerin gerçek mali durumlarının dikkate alınmasını önlemektedir. Başvurucuların talep ve itiraz aşamalarında ileri sürdüğü iddiaların doğruluğu araştırılmadan sırf taşınmaz sahibi olmalarından hareketle mali güçlerinin yargılama giderlerini karşılayacak düzeyde olduğu sonucu çıkarılamayacağı gibi mahkemeye erişime yapılan müdahalenin gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak yönünden gerekli ve orantılı olduğu da söylenemez. Bu durumun başvurucu üzerinde aşırı bir yük oluşturduğu ve yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir." gerekçesine yer verilmiştir.
Yüksek Mahkeme, salt konut sahibi olmanın adli yardıma engel olmayacağını, kategorik yaklaşım yerine adli yardım talep edenin mali durumunun araştırılması gerektiğini, taşınmaz sahibi olmalarından hareketle mali güçlerinin yargılama giderlerini karşılayacak düzeyde olduğu sonucu çıkarılamayacağını açıkça ortaya koymuştur.
Yüksek enflasyon nedeniyle ülkemizde yarı harçları da devamlı yükselmekte olup, konusu para olan davalarda da harç oranları milyonları bulabilmektedir. Yargılama harç ve giderlerini karşılayamayacak durumda olanların adli yardım müessesine başvurarak dava açmaları mümkün olup, bunun için mali durumlarını mahkemeye detaylı olarak ispat etmeleri gerekmektedir.
Av. Sadi KAYABAŞI