Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 36533/04 başvuru numaralı ve 14/10/2008 tarihli Mesutoğlu-Türkiye kararında özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi olabildiği, bununla birlikte getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması hâlinde Sözleşmenin 6. maddesinin birinci fıkrası ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları mevcut olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınmaları gerektiği belirtilmiştir.
Disiplin soruşturması sonucu kamu görevlisi hakkında bir ceza uygulandığı gibi bazen birden fazla cezanın uygulandığı da görülmektedir. Aynı cezanın (uyarma, kınama gibi) birden fazla uygulanması sözkonusu olduğu gibi bazen farklı cezaların da uygulandığı görülmektedir. Bu cezalara karşı genellikle tek bir dava açılmakta, ancak, aşağıda yer verilen kural gereği dilekçe ret kararı ile davalar ayrılmaktadır.
2577 sayılı Kanun'un "Aynı dilekçe ile dava açılabilecek hâller" kenar başlıklı 5. maddesinde;
"1. Her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılır. Ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık yada sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir.
2. Birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması gerekir." kuralına yer verilmektedir.
2577 sayılı Kanun'un "Dilekçeler üzerine ilk inceleme" kenar başlıklı 14. Maddesinde :
"...
Dilekçeler, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından:
...
g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları,
Yönlerinden sırasıyla incelenir." düzenlemesi yer almaktadır.
2577 sayılı Kanun'un "İlk inceleme üzerine verilecek kararlar" kenar başlıklı 15. maddesinin birinci fıkrasında:
"Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;
d) 3/g bendinde yazılı halde otuzgün içinde 3 ve 5 inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak yahut (c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuzgün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine,
...
Karar verilir.
...
5. 1 inci fıkranın (d) bendine göre dilekçenin reddedilmesi üzerine, yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde dava reddedilir. ” kuralına yer verilmektedir.
Burada vurgulanması gereken husus, idare mahkemelerince verilen dilekçe ret kararlarının temyiz yada istinaf edilmeleri sözkonusu olmadığından bu karara uyulmasının zorunlu olması, aksi taktirde davanın reddi gibi ağır bir hukuki sonuç ile karşı karşıya kalma riskinin göze alınmasıdır.
Edirne İl Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapan bir personele 12/5/2017 ile 16/10/2018 tarihleri arasında senelik izinli veya görevli olmaksızın yurt dışına giriş çıkış yaptığından bahisle disiplin soruşturması başlatılmış, yapılan disiplin soruşturması sonucu Edirne Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu Başkanlığının 14/2/2019 tarihli tek işlemi ile 68 kez, ayrı ayrı 1 günlük aylıktan kesme cezası verilmiştir.Polis memuru tarafından işlemin iptali talebiyle Edirne İdare Mahkemesinde dava açılmış, Mahkeme, 10/4/2019 tarihli kararla 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 5. maddesi gereğince dilekçenin reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun amirinden izin almaksızın görevli bulunduğu il sınırları dışına 68 defa çıktığından bahisle hakkında disiplin cezası tesis edildiği ve her bir olayın birbirinden bağımsız olması nedeniyle talepler arasında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunmadığına vurgu yapılmıştır. Buna göre her bir aylıktan kesme cezasına ayrı olmak üzere 68 ayrı dava açılması gerektiği belirtilmiştir.Davacı 2/5/2019 tarihinde dava dilekçesini süresinde yenilemiş, yine tek bir dilekçe ile işlemlerin iptalini Mahkemeden istemiştir. Başvurucu yenilediği dilekçesinde; davaya konu ettiği cezaların tek bir işlemle yapıldığını, bu sebeple aralarında maddi ve hukuki yönden bağlılık ve sebep-sonuç ilişkisi bulunduğunu, aynı sebebe dayanan tek bir işlem için 68 ayrı dava açmanın usul ekonomisiyle uyuşmayacağını belirtmiştir. Mahkeme 8/5/2019 tarihli kararıyla 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin son fıkrası gereği davanın reddine hükmetmiş, istinaf merciince kararın onanması üzerine bireysel başvuru ile Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur.
Yüksek Mahkeme,
"42. Olayda, Mahkemenin daha önce benzer konularda tek bir işlem ile tesis edilen birden fazla disiplin cezasını içerir uyuşmazlıkları esastan incelediği görülmüştür. Öte yandan iptali istenilen işlemlerin niteliği dikkate alındığında açılacak tek bir dava ile de incelenebileceği açıktır. Nitekim iptali istenen disiplin cezaları tek bir işlemle tesis edilmiş olup cezaların arasında maddi ve hukuki yönden bağlılık ve sebep-sonuç ilişkisi bulunmaktadır. Ancak Mahkeme, başvurucunun mahkemeye erişebilmesi noktasındaki ciddi itirazlarını karşılamadan yenilenen davada eksikliklerin tamamlanmadığı sonucuna ulaşmış ve bu durum başvurucunun mahkemeye erişim hakkını ciddi biçimde etkilemiştir.
43. Buna göre tek bir idari işlemle tesis edilen birden fazla disiplin cezası için ayrı ayrı 68 dava açmak zorunda bırakılmasına ilişkin değerlendirmenin başvurucunun mahkemeye erişim imkânını ortadan kaldırarak başvurucu üzerinde ağır bir külfete yol açmaktadır. Üstelik yukarıda da değinildiği üzere Anayasa'nın 141. maddesinin dördüncü fıkrasına göre davaların en az giderle sonuçlandırılması yargının görevidir. Dolayısıyla başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçlarla orantısız olduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir." şeklindeki gerekçe ile birden fazla 868) dava açmak zorunda bırakılmasının davacıya ağır bir külfet yüklediğini ve bu durumun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun bazı maddelerinin aşırı şekilci olduğu kuşkusuz olduğu gibi bazı kuralların da yargılamaya gereksiz etkilerinin bulunduğu açıktır. 2577 sayılı Kanunun 3. Ve 5. Maddelerinde düzenlenen dilekçe ret müessesi de çoğu zaman yargılamayı uzatmaktan başka bir amaca hizmet etmediği gibi birçok yönüyle usul ekonomisine de aykırı olduğu açıktır. Ne yazık ki bu kararların temyiz ve istinaf yolunun kapalı olması nedeniyle uyulmaları zaruri kararlar olduğundan mahkeme gerekçesi dikkate alınarak dava dilekçelerinin yenilenmesi gerekmektedir.
Av.Sadi KAYABAŞI