Kazanılmış haklar kavramı, idare hukukunda daha çok Danıştay içtihatları ile şekillenmekte olup, yasal bir düzenleme ile çerçevesi çizilmediği gibi benzer olaylarda farklı kararlara da konu olabilmektedir.
Anayasa Mahkemesi'nin 03.04.2001 tarih ve E. 1999/50, K.2001/67 sayılı kararında 'kazanılmış hak" kişinin bulunduğu statüden doğan, tahakkuk etmiş ve kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak niteliğine dönüşmüş hak olarak tanımlanmış bulunmaktadır. Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu'nun 14.06.1989 tarih ve E. 1989/1-2, K. 1989/2 sayılı kararında ise; gerek öğretide, gerekse uygulamada, kişilerin hukuki statülerini belirlemiş ve buna dayalı olarak da yeni hukuki durumların ve hakların elde edilmesine neden olmuş, bir başka deyişle hukuki sonuçlarını yerine getirmiş olan durumların, artık geriye dönülmez, vazgeçilmez haklar olduğu, yani kazanılmış hak teşkil ettiği belirtilmiştir.
Danıştay birçok kararında "Kural koyucuların keyfî kurallar koyamaması, bir takım kaidelere uygun işlemler tesis etmelerinin zorunlu olması ve sadece kuralların uygulandığı kişilerin değil, kural koyucuların kendilerinin de kaidelere bağlı ve uygun hareket etmelerini ifade eden hukuk devletinin unsurlarından birisi de, kazanılmış hak ilkesinin varlığının kabul edilmesi ve bu ilkeye uygun hareket edilmesi gerekliliğidir." cümlesini kullanarak kazanılmış haklara atıf yapmakta yada gerekçe olarak bu kavrama yer verilmektedir.
Danıştay İDDGK, 14.03.1986 tarih, E. 1985/81, K. 1986/14 sayılı kararında kanundaki yetkiye dayanan Bakanlar Kurulu’nun yapacağı düzenlemelerde yasada herhangi bir hüküm yer almasa dahi kazanılmış hakları gözetmek zorunda olduğunu belirterek kazanılmış hakların korunmasının yasa üstü değere sahip olduğunu belirtmiştir. Yine İDGK, 17.101996 tarih, E. 1996/146, K. 1996/475 sayılı kararında kazanılmış hakların korunacağına ilişkin hüküm bulunmadığı gerekçesiyle eksik düzenleme gerekçesine dayanarak yönetmelik hükmünü iptal etmiştir.
Danıştay'ın memurların bir görevden diğerine atanması konusunda en çok önemsediği ve asıl ilke olarak kabul ettiği ilke, kazanılmış hakların korunmasıdır. Danıştay kazanılmış hakkı daha çok, “objektif hukuk kuralının kişisel bir işlemle bireye uygulanması ya da kendiliğinden uygulanabilir hale gelmesi sonucunda özel hukukî duruma dönüşmesi” şeklinde tanımlamaktadır. Bir kararında, eski mevzuat hükümlerine göre sigorta müfettişliği sıfatını kazanmış, hatta teftiş görevi yaptırılmış olan kişi için bu sıfatın kazanılmış hak olduğunu, daha sonra yürürlüğe giren yönetmeliğin, hakkın devamını yeni şartların gerçekleşmesine bağlı kılmasının kazanılmış hakları ihlâl ettiğini ifade ederek yönetmeliğin ilgili hükmünü iptal etmiştir. (Danıştay 5.D., E. 75/5791)
Benzer yönde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu E: 2011/1744 K: 2014/2023 sayılı kararında da; "Davacının Af Kanunu’ndan yararlandırılarak öğrenciliğe intibakının yapılması isteminin reddine ilişkin işleme karşı açtığı davada verilen iptal kararı üzerine Af Kanunu’ndan yararlandırılması sonrasında sınava girip başarılı olması sonucunda düzenlenen geçici mezuniyet belgesinin, söz konusu iptal kararının bozulması üzerine iptal edilmesinin, hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğuna" karar verilmiş olup, imar davalarında ise kazanılmış hak kavramı konusunda farklı kararlar verilmiştir. Önceleri kazanılmış hak kavramını kabul eden Danıştay 6. Dairesi, Danıştay 16. Dairesi ve Danıştay İDDK kararları sonucu artık imar hukukunda kazanılmış hak kavramına pek sıcak bakmamaktadır.
Bazı kararlarında kazanılmış hak ve idari istikrar ilkelerinin birlikte kullanıldığı görülmektedir. Danıştay, “İdare hukuku ilkelerine göre, idare, ilgili kişilerin kazanılmış haklarını korumakla yükümlü ve işlemlerinde çelişkiden uzak ve tutarlı olmak zorundadır. İdarî istikrar ilkesi olarak tanımlanabilecek bu ilkeye aykırı olan idarî işlemler hukukî yönden isabetsiz olur.” diyerek idarî istikrar ilkesinin tanımını yapmıştır. Buna göre idarî istikrar ilkesi, idarenin, bireylerin kazanılmış haklarını korumakla yükümlü ve işlemlerinde tutarlı davranmak zorunda olmasıdır. Bu tanımda açıkça belirtildiği üzere idare, idarî istikrar ilkesi gereğince kazanılmış hakları korumakla yükümlüdür. İdarî istikrar ilkesi ile kazanılmış hak ilkesi arasındaki bağ o kadar güçlüdür ki, kazanılmış hak kavramı, Danıştay'ın yaptığı idarî istikrar tanımının içinde bile geçmektedir.( D.8.D., E. 79/1871, K. 80/2683, KT. 18.09.1980, DD, S. 42-43, 1982, s. 2)
Danıştay Dergisinin 142. Sayısında yayımlanan İdari Dava Daireleri Kurulunun E: 2014/397 K: 2016/298 sayılı kararında;
"Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu'nun, 19/03/1988 günlü, 19759 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 06/07/1987 günlü, E:1987/1, 2, 4; K:1987/2 sayılı kararında; yerli ve yabancı doktrin ve içtihatlarda kabul edildiği üzere, yanlış idari işlemlerden dolayı kişi yararına hak veya korunması gereken yerleşmiş bir durum doğmuş ise, idari işlemlerin ancak iptal davası süresi içinde geri alınabileceği, bu sürenin geçmiş olması halinde idare için de işlemin kesinleşmiş olacağı, ancak bu kuralın, iyi niyetli kişiler için geçerli olup, yokluk ve mutlak butlan halleri ile kişinin gerçek dışı beyan ve hilesinin yanlış işlem tesisine neden olduğu hallerde, idarenin yanlış işlemini böyle bir süre şartına bağlı kalmaksızın geriye doğru yürür şekilde geri alabileceği, nitekim, uyuşmazlıkta, Üniversitelerarası Yerleştirme Sınavına kendi yerlerine başkalarını sokarak veya sahte belge düzenleyerek yükseköğretim kurumlarına kayıt yaptırmış ve ara sınıflarda okumakta olan davacıların, hile ile veya idareyi yanıltarak hatalı ve hukuka aykırı idari işlem (fakülteye kayıt) tesisine neden olmaları nedeniyle ortaya çıkan fiili durumun kendileri için kazanılmış hak teşkil etmediği gibi, bu durumun idarece farkına varılması üzerine, sakat idari işlemlerin geri alınması yoluyla, öğrenim süresi içinde yükseköğrenim kurumlarından kayıtlarının silinebileceği belirtilmiştir. Söz konusu kararda, ilgililerin "hile" ile tesis ettirdikleri, yükseköğretim kurumuna kayıt yolundaki idari işlemlerin dahi "öğrenim süresi içinde" geri alınabileceğinin ifade edilmiş olması, olayda ise, yükseköğretim kurumundan kaydı silinen davacının aftan yararlanma başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali yolundaki "yargı kararı üzerine" öğrenimine devam etmesi sonucunda "mezun durumda bulunması" karşısında, davacının yargı kararına dayanılarak sağladığı bu başarının kendisi için kazanılmış hak olarak kabul edilmesi gerektiği ve mezuniyet belgesinin iptalinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. " cümlelerine yer verilerek yargı kararı uyarınca kazanılmış hakkın doğabileceğine vurgu yapılmıştır.
Kazanılmış hakkın doğumuna ilişkin Danıştay içtihatlarında bir ahenklik bulunmadığı gibi hemen her olayda idari istikrar, hukuki güvenlik ve kazanılmış hak ilkelerinin ayrı ayrı irdelenerek sonuca varıldığı görülmektedir. Danıştay, bazı kararlarında kazanılmış hakkın bir statü hukuku olan idare hukuku alanında ancak yasalarla öngörülmesi halinde söz konusu olabileceğini ifade ederken, öte yandan, Yönetmelik hükmü ile de statünün değiştirilemeyeceğine vurgu yaparak kendi çizdiği çerçeve dışına çıkabilmektedir.
Sonuç olarak, kazanılmış hak ilkesi özellikle personel hukuku yönüyle çok önemli olup, yasal çerçevesinin çizilmesinin zaruri olması bir yana, kural koyucuların keyfî kurallar koyamaması ve elde edilen statülerin idari işlemler ile geri alınmasına engel olması yönüyle idare hukukunun en temel gerekçelerinden biri olma özelliğini taşımaktadır.
Av. Sadi KAYABAŞI