Anayasa Mahkemesi, kamu personeli olan kişinin kendisi hakkındaki verilere erişim talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin açılan davada sicil ve değerlendirme notlarının paylaşılmamasını hukuka aykırı bularak ihlal kararı vermiştir.
Bireysel başvuruya konu olayda, Dışişleri Bakanlığı mensubu olan davacı tarafından sicil ve özlük dosyasındaki bazı bilgiler kurumdan talep edilmiş, kurumca Bilgi Edinme Kanunu uyarınca bu bilgilerin paylaşılmaması üzerine açılan davanın reddi üzerine Anayasa mahkemesine bireysel başvuru yapılmıştır.
Yüksek Mahkeme konuyu özel hayata saygı kapsamında incelemiş;
"Özel hayata saygı hakkı Anayasa'nın 20. maddesinde koruma altına alınmıştır. Devlet, kişilerin özel ve aile hayatına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin haksız saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet hakkıdır. Ancak mahremiyet hakkı sadece yalnız kalma hakkından ibaret olmayıp bu hak, bireyin kendisiyle ilgili bilgileri kontrol edebilme hukuksal çıkarını da kapsamaktadır. Bireyin kendisine ilişkin herhangi bir bilginin kendi rızası olmaksızın açıklanmaması, yayılmaması, bu bilgilere başkaları tarafından ulaşılamaması ve rızası hilafına kullanılamaması, kısaca bu bilgilerin mahrem kalması konusunda menfaati bulunmaktadır. Bu husus, bireyin kendisiyle ilgili bilgilerin geleceğini belirleme hakkına işaret etmektedir" cümlelerine yer vermiştir.
Kararın devamında;
" Somut olayda Dışişleri Bakanlığında görev yapan başvurucu hakkında özlük dosyasında yer alan ve sicil amirleri tarafından düzenlenen sicil ve değerlendirme notlarının başvurucunun mesleki faaliyetlerine ilişkin olduğu kuşkusuzdur. Danıştay; sicil raporlarının devlet memurlarının o yıl içindeki genel durum ve davranışları bakımından olumlu ve olumsuz niteliklerini, kusur ve eksikliklerini, liyakat durumunu gösteren ve sicil amirlerince not esasına göre düzenlenen belgeler olduğunu tespit etmiştir. Buna göre sicil raporlarında; devlet memurunun dönem içinde disipline riayeti, sorumluluk duygusu, verimlilik ve çalışkanlığı, görevine bağlılığı, iş heyecanı, mesleki bilgisi, tarafsızlığı, iş arkadaşlarına, amirlerine ve iş sahiplerine karşı tutumu gibi konular yer almaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi Nurcan Belin kararında başvurucunun mesleki faaliyetlerinin değerlendirildiği sicil raporlarının belirtilen önemi, taşıdığı mahiyet ve içeriği sebebiyle kişisel veri niteliğinde olduğunda tereddüt bulunmadığını ifade etmiştir. Bu sebeple kişisel verilerin tutulmasının, saklanmasının veya aktarılmasının Anayasa’nın 20. maddesi bağlamında kişilerin özel hayatına saygı hakkı kapsamında korunduğu kuşkusuzdur. Bu durumda kişisel veri niteliğindeki bu bilgilerin başvurucunun kendisine verilmemesi şeklinde gerçekleşen olayda, Anayasa'nın kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ilişkin 20. maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanabilir olduğu sonucuna varılmış ve mevcut başvuru kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında incelenmiştir " denilerek incelemenin sınırı çizilmiştir.
Yüksek Mahkeme "Somut olayda İdarenin başvurucunun özlük dosyasındaki bilgilere erişim talebinin reddine yönelik verdiği cevabi yazıda herhangi bir mevzuat hükmüne dayanmadığı görülmüştür " tespitini yaptıktan sonra "Kamu hizmetlerinin etkin bir şekilde görülebilmesi için kamu personelinin faaliyetlerinin değerlendirildiği sicil raporlarının düzenlenmesi, tutulması ve muhafaza edilmesi kamu yararı bakımından gerekli görülebilir. Bununla birlikte kamu makamlarından çalışanların mesleki faaliyetlerine ilişkin söz konusu bilgilerin tutulması ve saklanması sırasında Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının korunmasına ilişkin gerekliliklere uygun hareket etmeleri beklenir. " vurgusunda bulunmuş, sonuç olarak ise " Görüleceği üzere gerek Kamu Personel Tebliği gerekse de 4982 sayılı Kanun'un 21. maddesinde yer alan ve özel hayatın gizliliği ilkesine gönderme yapan düzenlemeleri kişilerin kendileri yönünden değil ancak kendileri ile ilgili bilgilerin üçüncü kişilere verilmesi yönünden sınırlama getirmektedir. Nitekim kişilerin kendileri hakkındaki bilgilerin üçüncü kişilerle paylaşılması hâlinde özel hayatın gizliliği ilkesinin ihlali söz konusu olabilmekte ve anılan ilkenin korunması kapsamında söz konusu bilgilere erişim talepleri sınırlandırılmaktadır. Bununla birlikte somut olayda başvurucunun özlük dosyasındaki sicil ve değerlendirme notlarına yönelik erişim talebi başvurucunun bizzat kendisi hakkındaki kişisel verilere erişimi kapsamındadır ve Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında özel olarak düzenlenmiştir. Yine 24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun 11. maddesi de Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrası ile bağlantılı olarak kişisel verilere erişimi düzenleme altına almıştır. Bu kapsamda kişilerin kendileri hakkındaki kişisel verilere erişimi Anayasa'nın ilgili hükmü ve bu hükme dayanan kanuni düzenlemeler ışığında değerlendirilmelidir. O hâlde Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrası gözönüne alındığında Kamu Personel Tebliği'nin ilgili hükmünün ve 4982 sayılı Kanun'un 21. maddesinin mevcut başvuru yönünden kanuni bir dayanak oluşturmadığı görülmektedir." gerekçesiyle başvurunun kabulüne karar vermiştir.
Bilgi Edinme Kanununa rağmen yıllardır kamu kurumları bilgi paylaşımı konusunda, kendi personeline, bilgi alma hakkı bulunan üçüncü kişilere ve özellikle avukatlara sorun çıkarmakta olup, açılan davalarda da bir istikrar bulunmamaktadır. Anayasa mahkemesinin bu kararı ile özellikle kamu personelinin kendi sicil ve özlük dosyalarına daha rahat ulaşabileceğini ümid etmekteyiz.
Av. Sadi KAYABAŞI