KAYABAŞI

Vali Atamalarında İdarenin Takdir Yetkisi

Vali Atamalarında İdarenin Takdir Yetkisi
Vali Atamalarında İdarenin Takdir Yetkisi

12.05.2022 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı (2022/209) ile 20 ilin valisi değişmiş, 9 il valisi mülkiye başmüfettişi olarak görevlendirilmiş, üç kaymakam da ilk kez vali olarak atanmıştır. Valilerin görevden alınmaları konusunda açılan davalarda Danıştay tarafından önceleri takdir yetkisinin sınırlı olduğundan bahisle görevden alma işlemleri iptal edilirken, 2012 yılından sonra idareye daha geniş takdir yetkisi tanındığı görülmektedir.

Türk yönetim sisteminde vali, merkezi yönetimin yetki genişliği esasları çerçevesinde, merkez tarafından taşrada kurulmuş bulunan il genel yönetiminin başına atanan, yürütmenin taşradaki en büyük ve en yetkili görevlisidir.

5442 sayılı il İdare Kanunu uyarınca il  idaresi yetki genişliği esasına dayanmakta olup, İl genel idaresinin başı ve mercii validir. Aynı Kanun  uyarınca bütün memurlar Bakanlıklar veya tüzelkişiliği haiz genel müdürlükler tarafından valilik emrine tayin edilerek il idare şube başkanının inhası üzerine valiler tarafından istihdam yerleri tesbit olunur.

"Valilerin hukuki durumları, görev ve yetkileri" 9. Maddede;

"Vali, ilde Cumhurbaşkanının temsilcisi ve idari yürütme vasıtasıdır. Bu sıfatla;

A)Valiler, ilin genel idaresinden Cumhurbaşkanına karşı sorumludur. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, görevlerine ait işleri için valilere re'sen emir ve talimat verirler.

B) Bakanlıklar ve tüzelkişiliği haiz genel müdürlükler, il genel idare teşkilatına ait bütün işleri doğrudan doğruya valiliklere yazarlar.

C)Vali, kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve diğer mevzuatın neşir ve ilanını ve uygulanmasını sağlamak ve talimat ve emirleri yürütmekle ödevlidir.

Ç)Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve diğer mevzuatın verdiği yetkiyi kullanmak ve bunların yüklediği ödevleri yerine getirmek için valiler genel emirler çıkarabilir.

D) Vali, dördüncü maddenin son fıkrasında belirtilen adli ve askeri teşkilat dışında kalan bütün Devlet daire, müessese ve işletmelerini, özel işyerlerini, özel idare, belediye köy idareleriyle bunlara bağlı tekmil müesseseleri denetler, teftiş eder.

E) İlin her yönden genel idare ve genel gidişini düzenlemek ve denetlemekten sorumludur.

Mevzuatta verilen yetki ve sorumluluklar dikkate alındığında Valiliğin yarı siyasi yarı idari bir görev olduğu hemen anlaşılmaktadır. Göreve atanma konusunda takdir yetkisi olduğu kadar görevden alma konusunda da takdir yetkisi bulunup bulunmadığı, istisnai memurluk sıfatı ve özellikle görevden alma konusunda kamu yararı ve hizmet gereği gerekçeleri Danıştay tarafından da uzun yıllardır tartışılmaktadır.

Valilerin görevden alınmalarından önce göreve atanmaları konusuna değinmek gerekmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden önce Valiler Dahiliye Memurları Kanunu uyarınca İçişleri Bakanının teklifi, Bakanlar Kurulunun kararı ve Cumhurbaşkanı’nın tasdiki ile atanırken, 375 sayılı KHK’nın Ek 35. Maddesi ve 3 sayılı “Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usûllerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” uyarınca istisnai memur olarak atanabilmekte, bu atama kazanılmış hak teşkil etmemekte, İl valilerinden görevden alınanlar, vali-mülkiye başmüfettişi unvanlı kadrolara atanabilmektedir. 3 sayılı Kararnamenin 4. Maddesinde “(1) Bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine ekli (I) sayılı cetvelde yer alanların görev süresi, atandıkları tarihte görevde bulunan Cumhurbaşkanının görev süresini geçemez. Cumhurbaşkanının görevi sona erdiğinde, bunların görevi de sona erer. Ancak bunlar, yerlerine atama yapılıncaya kadar görevlerine devam eder. Görev süreleri sona erenler, yeniden atanabilir. Bunlar, görev süreleri sona ermeden de Cumhurbaşkanınca görevden alınabilir.” Kuralına yer verilmektedir.

Görüldüğü üzere Valiler, istisnai memur olarak Cumhurbaşkanınca atanmakta, cumhurbaşkanının görev süresi dolduğunda görevleri sona ermekte, görev süreleri dolmadan da “görülen lüzum üzerine” görevden alınabilmektedir. Eski sistemde görevden alınan Valiler merkez valiliğine atanırken, yeni sistemde ihdas edilen vali-mülkiye başmüfettişi kadrosuna atanmaktadır.

Danıştay üst kademe yöneticileri hakkında (genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanı vb) uygulanan görevden alma işlemleri konusunda idareye tanınan takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmadığı şeklindeki yerleşik kararını yıllarca valiler hakkında da uygulaya gelmiştir. Danıştay, valilerin görevden alma işlemlerinde hükümetlerin ve bakanların, politik ve sübjektif nedenlere dayanan tasarruflarını savunma amacıyla ileri sürdükleri, mutlak takdir yetkisi, yüksek memurlar teorisi, değişen iktidarın siyasetine uygun formasyonda olmamak, paralel görüşte yüksek yöneticilerle çalışma zorunluluğu, kamu hizmetlerinde verimli ve etkin çalışmak amacıyla kilit mevkileri işgal eden personelin siyasi kadro ile aynı felsefeyi paylaşması gereği gibi gerekçeleri geçerli saymamıştır.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2003 yılında vermiş olduğu bir kararında (Y.D. İtiraz No: 2003/1158) bu hususa açıkça vurgulamıştır: “5442 sayılı yasanın, valilerin görevden alınması konusunda idareye verdiği takdir yetkisinin kullanımının mutlak ve sınırsız olmadığı, kamu hizmetinin gerekleri ve kamu yararı ile sınırlı olduğu ve aksi düşüncenin Anayasanın 125. ve 2577 sayılı İYUK’un 2.maddesi ile bağdaşmayacağı açıktır”

Danıştay 5. Dairesinin 2010/7555 Esas Karar sayılı kararında da “3152 sayılı yasanın 37.maddesi ile 5442 sayılı Kanunun 6. maddesi ile valilerin merkez emrine alınmaları konusunda idareye tanınan takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olup, bu açıdan yargı denetimine tabi olmasının idare hukukunun bilinen ilkelerinden biri olduğu" tespitini yapmıştır.

Davalı İçişleri Bakanlığınca verilen savunma dilekçelerinde “Hükümet programlarının gerçekleştirilmesi bakımından ‘kilit personel’ durumunda olan valilerin siyasi kadro ile aynı görüşü benimseyen ve aynı felsefeyi paylaşan kamu görevlileri arasından seçilmesi” gerektiğini iddia edilmiş ise de, Danıştay birçok kararında “Devlet Memurları Kanunu’nun 59. maddesinde belirtilen istisnai memurluk kadrolarını kazanılmış hak sayılamayacağı yolundaki hüküm... bu kadrolarda olanların kamu hizmetlerinin gerekleri dışında hiç bir neden olmadan, keyfi bir şekilde nakledilmelerine olanak sağlayan bir hüküm niteliğinde bulunmamaktadır” şeklindeki gerekçe ile kilit personel ve siyasi kadro görüşüne uzak durmuştur.

Ancak, Danıştay'ın özellikle 2012 yılından sonra bu içtihadını yumuşattığı görülmektedir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 2012/1121 sayılı kararında “… valilerin, İl’in genel idaresinde her bakana karşı ayrı ayrı sorumlu oldukları; valinin, kanun tüzük, yönetmelik ve hükümet kararlarının neşir ve ilanını ve uygulamasını sağlamak ve bakanlıkların talimat ve emirlerini yürütmekle ödevli oldukları kuralını hatırlatarak, tüm bu yasal düzenlemelerin bir arada değerlendirildiğinde, valiliğin 657 sayılı Yasa’da ilkeleri belirlenen genel memuriyet statüsünde atanma koşulları ve yöntemi, yetki, görev ve sorumluluklar, görevden alma sebepleri ve yöntemi yönlerinden farklı bir statü olarak düzenlendiği“ vurgulanmış, başka bir Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararında ise “valilerin atanmaları veya merkeze alınmalarına ilişkin işlemlerin yargısal denetimi yapılırken idarenin sahip olduğu geniş takdir yetkisinin dikkate alınarak, yetki ve şekil yönlerinden sakatlıklarda olduğu gibi açık hukuka aykırılıkların bulunup bulunmadığının ya da idarenin açık bir değerlendirme hatasına düşüp düşmediğinin incelenmesi ile yetinilmesi gerektiğine" hükmetmiştir.

Bu kararlar ile Danıştay, vali atama işlemlerine yönelik uzun zamandır gerçekleştirdiği işlemin sebep ve konu unsuru bakımından denetlenmesi gerektiği görüşünden feragat etmeye başlamıştır.

İl İdaresi Kanununda valilerin merkeze alınmasına gerekçe teşkil edecek hiçbir idari ve yasal gerekçe açıkça düzenlenmediği gibi, 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 4. Maddesindeki kural (Cumhurbaşkanının görev süresi dolunca görev süresinin dolacağı şeklindeki) dikkate alınmaz ise kural koyucuların Valilerin görevden alınmaları konusunda açık bir yasal düzenleme de yapmadıkları ve 1949 yılında yayımlanan İl İdaresi Kanunundan beri görevden alma konusunun diğer memurluklardan bir farkı olmadığı ortadadır. 

"Kilit personel", "siyasi yürütme organı" vb isimlerle diğer memurlardan ayrılan bu kadro hakkında hem göreve atanma hem de görevden alma konusunda takdir yetkisine vurgu yapan açık bir yasal düzenleme olmadığı sürece  atama ve görevden alma işlemlerine karşı açılan davalarda farklı kararların verilebileceği, Danıştay'ın da yerleşik bir içtihadının bulunmadığı gibi her davaya özgü farklı karar verebildiği görülmektedir.


Av. Sadi KAYABAŞI


 

Paylaş:
Son Blog Yazıları
18 Aralık 2024 Çarşamba
Anayasa Mahkemesi, kamu personeli olan kişinin kendisi hakkındaki verilere erişim talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin açılan davada sicil ve değerlendirme notlarının paylaşılmamasını huku...
16 Aralık 2024 Pazartesi
HAGB kararları özellikle memuriyete yada asker/polis sınavlarına girişte adayların önüne engel olarak çıktığı gibi bilirkişilik kanunu uyarınca bilirkişi yada konkordato komiseri olmak isteyenler için de engel olabilmektedir.6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu'nun 1. maddesinde; "Bu Kanunun amacı; bilir...
1 Aralık 2024 Pazar
01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ile idari para cezalarının birçoğu idari yargı merciilerinin görev alanında çıkarılarak sulh ceza mahkemelerini görev alanına alınmış, Karayollları Trafik kanununda yapılan değişikliler ile birlikte idare mahkemesinin görev alan...