KAYABAŞI

Vazife Malullüğü Dosyalarında Adli Yargı/İdari Yargı Görev Uyuşmazlığı

Vazife Malullüğü Dosyalarında Adli Yargı/İdari Yargı Görev Uyuşmazlığı
Vazife Malullüğü Dosyalarında Adli Yargı/İdari Yargı Görev Uyuşmazlığı

5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun bazı maddeleri yürürlükten kaldırılmış, kamu tüzel kişiliğine sahip Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, hiç bir işleme gerek kalmaksızın, bu Kanun'un yürürlük tarihi itibarıyla görevleri ile birlikte, 1. maddeye dayanılarak kurulan kamu tüzel kişiliğine sahip Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilmiştir.

5510 sayılı Kanun'la 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanun'u, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanun'u, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanun'u, 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanun'u ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanun'u kapsamında bulunanlar, geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme bağlı tutulmuş ve 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğünden sonra göreve başlayanlar yönünden, prim esasına dayalı sigorta sistemine geçilmiştir. Bu sistemle, devlet memurları ve diğer kamu görevlileri, hizmet akdine göre ücretle çalışanlar, tarım işlerinde ücretle çalışanlar, kendi hesabına çalışanlar ve tarımda kendi hesabına çalışanları kapsayan beş farklı emeklilik rejimi, aktüeryal olarak hak ve yükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplanmıştır.

5510 sayılı Kanun'un "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde: "Bu Kanun; sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortasından yararlanacak kişileri, işverenleri, sağlık hizmeti sunucularını, bu Kanunun uygulanması bakımından gerçek kişiler ile her türlü kamu ve özel hukuk tüzel kişilerini ve tüzel kişiliği olmayan diğer kurum ve kuruluşları kapsar" denilmekte,  

5510 sayılı Kanun'un "Malûl sayılma" başlıklı 25. maddesinin birinci fıkrasında;

"Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60'ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malûl sayılır." kuralına yer verilmektedir.

5510 sayılı Kanun'un "Uyuşmazlıkların çözüm yeri" başlıklı 101. Maddesinde ise; "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür."  kuralına yer verilmiş, 5510 sayılı Kanun'un 101. maddesinin iptali istemiyle açılan davada verilen, Anayasa Mahkemesinin 22/12/2011 tarihli ve E.2010/65, K.2011/169 sayılı kararında, özetle; 5510 sayılı Kanun'a 5754 sayılı Kanun ile eklenen geçici 4. maddenin yürürlüğe girmesinden önce 5434 sayılı Kanun kapsamında bulunan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği belirtilmiş, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğünden sonra Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasaya aykırılık görülmemiştir.

Aktarılan yasal mevzuat uyarınca, 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden sonra vazife malulü sayılan yada bu nedenle emeklilik işlemi tesis edilen kamu personelinin bu konuda açacakları davalar idari yargı merciilerinde değil, iş mahkemelerinde görülecektir. 5510 sayılı Kanunun uygulanmasından kaynaklanan bir işlem sözkonusu olduğunda yine iş mahkemelerinde dava açılacaktır.

Nitekim, vazife malullüğü nedeniyle emekliye sevk edilen ve 2012 yılında mesleğe başlayan muvazzaf astsubay için açtığımız davada idare mahkemesi ve iş mahkemesi görevsizlik kararı vermiş, olumsuz görev uyuşmazlığının doğması üzerine Uyuşmazlık Mahkemesince (2024/251) ;

"Bu durumda, yukarıda yer verilen Kanun hükümleri ve Anayasa Mahkemesi kararı nazara alındığında, davacının 2012 yılında askerlik mesleğine intibak ettiği ve dolayısıyla 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce 5434 sayılı Kanun'a tabi hizmetinin bulunmadığı, uyuşmazlığın davacıya 5510 sayılı Kanun'un 25. maddesi kapsamında "adi malul" sayılıp sayılmayacağına ilişkin olduğu, davalı idarece tesis edilen malulen emekliliğe ayırma işleminin de "bağlı işlem" olup işleme dayanak yasal mevzuatın yine 5510 sayılı Kanun'un aynı maddesi olduğu görülmekle, 5510 sayılı Kanun'un 101. maddesindeki düzenleme karşısında bu Kanun'un uygulanmasından kaynaklanan davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır." denilerek iş mahkemesince verilen görevsizlik kararı kaldırılmıştır. 

Sonuç itibariyle 01.10.2008 tarihinden itibaren kamu görevine atanan personel  5510 sayılı Kanunda sayılan hususlar ile sınırlı olarak bu Kanuna tabi olduğundan çıkacak uyuşmazlıklar da iş mahkemelerinde görülecektir, idari yargı merciileri görevli olmadığı gibi açılan davalarda görevsizlik kararı vermektedir.


Av. Sadi KAYABAŞI 


Paylaş:
Son Blog Yazıları
18 Kasım 2024 Pazartesi
6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 54. maddesinde; ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının cebren tahsil olunacağı, 55. maddesinde; amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 15 gün içinde ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olu...
15 Kasım 2024 Cuma
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10'uncu maddesinde; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenl...
14 Kasım 2024 Perşembe
Anayasanın 35. maddesinde: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararıamacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." hükmü yer almaktadır.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolü'nün "Mülkiyetin korunması...