KAYABAŞI

Yıkım Yetkisine İlişkin AYM Kararı Hk

Yıkım Yetkisine İlişkin AYM Kararı Hk
Yıkım Yetkisine İlişkin AYM Kararı Hk

Belediyelere yıkım yetkisi veren temel Kanun 3194 sayılı İmar Kanunu olmakla birlikte başkaca mevzuatta da yıkıma ilişkin yetkiler mevcuttur. Bunlardan biri 775 sayılı Gecekondu Kanunu olup, bu kanunda yer alan yetki kuralı Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir.

775 sayılı Kanunun 18. Maddesi belediyelere geniş yetkiler vermekte olup, maddenin ilk fıkrası şu şekildedir;

"Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra, belediye sınırları içinde veya dışında, belediyelere, Hazineye, özel idarelere, katma bütçeli dairelere ait arazi ve arsalarda veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak, daimi veya geçici bütün izinsiz yapılar, inşa sırasında olsun veya iskan edilmiş bulunsun, hiçbir karar alınmasına lüzum kalmaksızın, belediye veya Devlet zabıtası tarafından derhal yıktırılır."

Kural, bütün izinsiz yapıların belediyece hiçbir karar alınmadan yıktırılması yetkisi tanımakta olup, bu durumun  hak arama özgürlüğü, mahkemeye erişim hakkı ve etkili başvuru hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Yüksek Mahkeme "Esas itibarıyla yıkım kararı, yürürlükteki mevzuat hükümlerinde öngörülen usul ve esaslara, imar planlarına veya yapı ruhsatı ve eklerine aykırı olarak inşa edilen veya inşası devam eden bir yapının ekonomik ve fiziksel varlığının ortadan kaldırılmasına yönelik olarak tesis edilen ve bu doğrultuda gerçekleştirilen yıkım eylemi ile tamamlanan bir idari işlemdir." cümlesiyle yıkım kararının tanımını yapmış, devamında ise "Taşınmazın ekonomik ve fiziksel varlığının ortadan kalkmasına yol açan yıkım kararının ilgililerinin söz konusu taşınmazı kullanma imkânını ve kullanılmasından kaynaklanan ekonomik menfaatini de tamamen ortadan kaldıracağı açıktır. Bu itibarla yıkım kararının hukuka uygun olup olmadığının denetimi noktasında idari ve yargısal yollara başvurma imkânının açık olması zaruridir." gerekçesine yer vermiştir.

Kararın devamında Anayasa Mahkemesi idari yargı merciilerine de ışık tutar şekilde;

" Buna göre yıkım kararlarına karşı açılacak iptal davalarında da söz konusu idari işlemin hukuka aykırılığı yolundaki iddiaların yargı yerlerince inceleneceği, bu bağlamda bu davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi hâlinde uygulanmakla etkisi tükenecek idari işlemler kategorisinde değerlendirilebilecek olan yıkıma ilişkin işlemlere devam edilemeyeceği ve bu işlemlerin dava sonuna kadar ertelenebileceği, ayrıca yıkım kararlarının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptali yolunda verilecek kararların yıkım kararlarıyla ortaya çıkan tüm hukuki sonuçları ortadan kaldırabilecek niteliğe sahip olduğu değerlendirilmektedir." gerekçesine yer vererek yıkım kararlarına karşı açılacak davalarda yürütmenin durdurulması kararlarının önemine atıf yapmıştır.

Yüksek Mahkemeye göre "dava konusu kuralla yıkım işlemi tesis edilmemesi öngörülmek suretiyle idarenin yıkım kararı alması yolundaki iradesinin iptal davasına konu edilmesi önlenmektedir. Bu itibarla kuralda, kamu arazisi üzerinde izinsiz bir yapının inşa edildiğinin veya inşasının devam ettiğinin tespit edilmesi durumunda söz konusu yapının yıkılmasına ilişkin bir işlem tesis edilmesi ve ilgilinin hakkında tesis edilen işlemin içeriğinden haberdar edilmesi suretiyle bu işleme karşı kullanabileceği dava açma hakkının korunmasını sağlayacak güvencelere yer verilmediği görülmüştür." denilerek Anayasaya aykırılık sorunu ortaya konulmaktadır.

Kuralın kural, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkına aykırılık oluşturduğu sonucuna varan Anayasa Mahkemesi, gecekondu KAnununun 18. Maddesindeki düzenlemenin iptaline karar vermiştir.

İptal kararı ile birlikte belediyeler bu kanundan yetki alarak yıkım yapamayacakları gibi aldıkları yıkım kararlarını tebliğ ederek idari yargı denetiminden geçirerek işlemin hukuka uygun bulunması halinde yıkım yapabilecektir. Aynı kararda Yüksek Mahkeme tam yargı davalarına da atıf yapmakta olup, "Bu itibarla tam yargı davasının da yıkım kararıyla ortaya çıkan hukuki sonuçların ortadan kalkmasını ve eski hâlin iadesini sağlayacak niteliğe sahip olmayacağı görüldüğünden Anayasa’nın 40. maddesi anlamında etkili bir yol olmadığı sonucuna varılmıştır." cümlesiyle yıkım sonrası açılacak tam yargı davasının etkili bir yol olmadığına vurgu yapmaktadır.

Av. Sadi KAYABAŞI 


Paylaş:
Son Blog Yazıları
1 Aralık 2024 Pazar
01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ile idari para cezalarının birçoğu idari yargı merciilerinin görev alanında çıkarılarak sulh ceza mahkemelerini görev alanına alınmış, Karayollları Trafik kanununda yapılan değişikliler ile birlikte idare mahkemesinin görev alan...
24 Kasım 2024 Pazar
2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’da, anılan Kanun kapsamında belli faaliyetlerde görevlendirilenlerin bu görevlerinden dolayı ya da görevleri sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhâl veya bu yüzden maruz kaldıkları yaralanma ya da hastalık sonucu ölmeleri ...
22 Kasım 2024 Cuma
Pasaport Kanununun “Pasaport veya vesika verilmesi yasak olan haller:" kenar başlıklı 22. Maddesinde;Yurt dışına çıkmaları; mahkemelerce yasaklananlara, memleketten ayrılmalarında genel güvenlik bakımından mahzur bulunduğu İçişleri Bakanlığınca tespit edilenlere ve terör örgütlerine aidiyeti, iltisa...