KAYABAŞI

YOL YAPIMI NEDENİYLE UĞRANILAN ZARARLARIN TAZMİNİ

YOL YAPIMI NEDENİYLE UĞRANILAN ZARARLARIN TAZMİNİ
YOL YAPIMI NEDENİYLE UĞRANILAN ZARARLARIN TAZMİNİ

İdarenin yapmış olduğu köprü, yol, metro, tünel gibi inşaat işleri sebebiyle inşaat alanı çevresinde bulunan kişilerin inşaat süresince ve inşaat sonrasında oluşan değer kaybı, müşteri kaybı ve kar kaybı gibi  zararlarının idareden tazmin edilmesi tam yargı davası ile mümkündür.

Anayasanın 125 inci maddesinde idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür hükmüne yer verilmiştir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 17 nci maddesinde; karayollarında her iki taraftan sınır çizgisine elli metre mesafe içinde bağlantıyı sağlayacak geçiş yolları yönünden; akaryakıt, servis, dolum ve muayene istasyonları, umuma açık park yeri ve garaj, terminal, fabrika, işhanı, çarşı, pazar yeri, eğlence yerleri, turistik yapı ve tesisler, inşaat malzemesi ocak ve harmanları, maden ve petrol tesisleri, araç bakım, onarım ve satım işyerleri ve benzeri trafik güvenliğini etkileyecek yapı ve tesisler için, o karayolunun yapım ve bakımıyla sorumlu olan kuruluştan izin alınmasının zorunlu olduğu belirtilmiş, anılan Kanunun 17 nci maddesinde belirtilen tesislere ait şartlar izin ve denetim esaslarının Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca düzenlenen yönetmelikte gösterileceği ifade edilmiştir.

15.05.1997 gün ve 22990 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Karayolları Kenarında Yapılacak ve Açılacak Tesis Hakkında Yönetmeliğin 11 inci maddesinde, "Karayolunda yapılacak yol genişletme, değişiklik, bakım ve onarım veya benzeri faaliyetler sırasında, bu Yönetmelik kapsamında bulunan tesislerin geçiş yollarıyla park yerlerinde meydana gelebilecek zararlardan dolayı tesis sahip veya sahipleri hiçbir zarar ve ziyan talebinde bulunamaz. Yol genişletme çalışmaları sebebiyle tesislerin geçiş yollarıyla park yerlerinde meydana gelecek bozukluklar, tesis sahip veya sahipleri tarafından en kısa zamanda Yönetmeliğin bu konuyla ilgili hükümlerine uygun hale getirilir." hükmü yer almıştır.

İdareler kural olarak yürüttükleri kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlüdürler. İdari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

Kusursuz sorumluluk, risk ilkesi ve fedakarlığın denkleştirilmesi olmak üzere iki ilkeye dayanmaktadır. Fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi veya kamu külfetleri karşısında vatandaşların eşitliği ilkesi; idarenin, nimetleri tüm toplum tarafından paylaşılan hukuka uygun eylem ve işlemlerin külfetlerinin belli kişi veya kişilerin üzerine kalmamasını, uğranılan zararın idarenin bir kusuru olmasa bile tazmin edilmesini öngörmektedir. Kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince idarenin hukuka uygun eylemlerinden doğan zararı da tazmin etme yükümlülüğü bulunmaktadır.

Bir başka anlatımla, idari hizmetlerin kuruluş ve işleyişlerinde mevcut kusurlardan doğan zararların idarece tazmini gerektiği açıktır. Ayrıca kamu hizmetlerinin görülmesi sırasında bir görevle ilgili olarak genel külfetler dışında fertlere ve ferdi mülkiyete verilen zararların, eylemle zararlı sonuç arasında nedensellik bağının bulunması koşuluyla kusursuz sorumluluk esaslarına göre kusur aranmadan hizmetin sahibi idarece tazmin edilmesi hukukun genel ilkeleriyle hakkaniyet kuralları gereğidir. Aksine bir durumda; bu hizmetten doğan zarar bir veya birkaç kişiye yüklenmiş olacaktır.

Karayolları Genel Müdürlüğü yada belediyeler tarafından yol, kavşak vb yapılması halinde her ne kadar  kamu yararını gerçekleştirmek, toplumsal bir ihtiyacı karşılamak için hizmet yürütülmüş ise de, İdarenin, bu hizmetinden tüm toplum yararlanacak olmasına karşın yol yapımı nedeniyle bazı kişiler külfet altına sokulmuş ve kamu yararı lehine özel bir fedakarlığa katlanmak zorunda bırakılmış olabilir. Bu şekilde bozulan kamu külfetlerinin dağılımındaki dengenin bir denkleştirilmeyle yeniden kurulması gerekir. Bu denkleştirme ise kamu yararını gerçekleştirmek için girişilen bu hizmet nedeniyle zarara uğramış olan kişilerin zararlarının idarece tazmin edilmesi suretiyle gerçekleşecektir.

Danıştay 8. Dairesinin  E. 2010/4187 K. 2012/429 sayılı kararında;

"Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Karayolları Kenarında Yapılacak ve Açılacak Tesisler Hakkında Yönetmeliğin 11 inci maddesinde, karayolu kenarında yapılacak yol çalışmaları sonucu oluşacak olan zararlardan dolayı bir talepte bulunmayacağına ilişkin açık bir kural bulunmakta ise de, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğunu düzenleyen Anayasal hüküm ve hukukun genel ilkeleri kapsamında, davacıların uğramış olduğu zararın tazmini gerektiği açıktır." gerekçesiyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Keza Danıştay 6. Dairesinin 21.12.1969 T. E.1966/2839 K.1969/2766 sayılı kararında, yol kotunun düşürülmesi sonucunda davacılara ait taşınmaz mallarda meydana gelen değer kaybının hakkaniyet ve nesafet kuralı gereğince karşılanması gerektiğine karar verilmiştir.

Danıştay 10. Dairesinin 07.06.1990 T. E. 1989/2476 K.1990/1342 sayılı kararında, DSİ Karakaya Sulama Barajı inşaatının dolgu ve hafriyat çalışmaları sonucunda bir kişinin alabalık üretme tesisindeki su kirlenmiş ve tesisteki balıklar ölmüştür. Danıştay bir kamu hizmetinin görülmesi sırasında oluşan zararın idareye yüklenmesine ve tazminata hükmetmiştir.

Sonuç olarak, idarenin kusuru nedeniyle bundan etkilenenlerin tazminat davası ile zararlarını giderme olanağı bulunmakta olup, İdari Yargılama Usulü Kanununun 13. maddesi uyarınca yapılacak başvuru sonrası zarar tazmini için dava açılması mümkündür.


Av. Sadi KAYABAŞI 

Paylaş:
Son Blog Yazıları
18 Kasım 2024 Pazartesi
6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 54. maddesinde; ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının cebren tahsil olunacağı, 55. maddesinde; amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 15 gün içinde ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olu...
15 Kasım 2024 Cuma
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10'uncu maddesinde; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenl...
14 Kasım 2024 Perşembe
Anayasanın 35. maddesinde: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararıamacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." hükmü yer almaktadır.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolü'nün "Mülkiyetin korunması...