657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Adaylık devresi içinde göreve son verme" kenar başlıklı 56. maddesinde;
"Adaylık süresi içinde temel ve hazırlayıcı eğitim ve staj devrelerinin her birinde başarısız olanlarla adaylık süresi içinde hal ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmıyacak durumları, göreve devamsızlıkları tespit edilenlerin disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişikleri kesilir.İlişikleri kesilenler ilgili kurumlarca derhal Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.” kuralına yer verilmekte iken, maddede yer alan "…hal ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmıyacak durumları," ibaresi Anayasa Mahkemesinin E:2024/234, K:2025/99 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Yüksek Mahkeme kararında Anayasanın 13. Maddesine atıf yaparak "Buna göre kamu hizmetlerinde kalma hakkına sınırlama getirilirken temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması rejimini düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anayasa’nın söz konusu maddesi uyarınca kamu hizmetlerinde kalma hakkına getirilen sınırlamaların kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebeplerine, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olması gerekir." cümlelerine yer vermiştir.
Kararın devamında ise sınırlamanın kanunla yapılması gerektiği, yasal kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerektiği vurgulanarak kanunilik ilkesine atıf yapılmıştır.Kararda;
"Bir kanun hükmünün muhataplarının hangi eylemin disiplin suçu teşkil ettiğinin ve bu eyleme bağlanan yaptırımın ne olduğunun belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek şekilde kaleme alınmış olması, kanunilik ilkesinin sağlanması bakımından gereklidir. Bu açıdan bakıldığında kuralda ilişik kesmeyi gerektiren memuriyetle bağdaşmayacak eylem ve davranışlarda bulunma hâlini oluşturan durumların objektif bir değerlendirme yapmaya imkân vermeyecek, keyfî uygulamalara yol açabilecek şekilde sınırlarının belirsiz olduğu anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle kuralda ilişik kesmenin konusunu teşkil eden disiplinsizlik hâllerinin kapsamı, niteliği, ne şekilde işlenebileceği gibi hususların herhangi bir tereddüde yer vermeyecek biçimde açık ve net olarak düzenlenmediği görülmektedir. Bu yönüyle kural, bireylerin hangi somut fiil ve olguya sonuç bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkân tanımamaktadır.14. Dolayısıyla kamu hizmetlerinde kalma hakkına sınırlama getiren kuralın belirli ve öngörülebilir nitelikte olmadığı, keyfîliğe karşı yeterince güvence içermediği, bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması gerekliliğiyle bağdaşmadığı sonucuna ulaşılmıştır." gerekçesine yer verilerek "…hal ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmıyacak durumları," ibaresinin iptaline karar vermiştir.
Oysa aynı Anayasa Mahkemesi 16/01/2014 tarihli ve E.2013/110, K.2014/8 sayılı kararı ile " Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” şeklindeki disiplin fiiline ilişkin yapılan itiraz başvurusunu reddetmiş ve bu cümleyi hukuki belirliliğe aykırı bulmamıştır. Yüksek Mahkeme bu kararda "belirsiz olduğu ileri sürülen “memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerin” tümünün önceden öngörülmesinin ve tespitinin olanaksız olduğu ve söz konusu hareketlerin tek tek ortaya konulmasının mümkün olmadığı, normun daha kesin ve açık bir düzenlemeye olanak tanımaması nedeniyle kullanıldığı anlaşıldığından anılan kavramların kullanılmasında belirlilik ilkesine aykırılık bulunmadığını, kaldı ki, itiraz konusu kural dayanak alınarak tesis edilen idari işlemlere karşı yargı yolu açık olup belirsiz olduğu ileri sürülen kavramlar ve bu kavramların belirttiği hareketler yargı kararları yoluyla da somutlaştırıldığını, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olmadığını belirtmiştir.
Şüphesiz "Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” devlet memurluğundan çıkarılmayı gerektirdiği gibi adaylık dönemi içinde "…hal ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmıyacak durumları," bulunanların memuriyetine son verilmeleri de aynı hukuki sonucu doğurmaktadır. Yer verilen her iki kararı ile Anayasa Mahkemesi kendi içinde çelişkiye düşmüş görünmektedir. "Hal ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmıyacak durumlar" ibaresi ne kadar belirsiz ise "Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" ibaresi de o kadar belirsiz ve muğlak olup, Yüksek Mahkemenin ikinci cümleyi de iptal etmesi gerekirdi.
Av. Sadi KAYABAŞI