KAYABAŞI

Diyanet Personelinde Aranan "Ortak Nitelik Kaybı" Nedeniyle Göreve Son Verme

Diyanet Personelinde Aranan "Ortak Nitelik Kaybı" Nedeniyle Göreve Son Verme
Diyanet Personelinde Aranan "Ortak Nitelik Kaybı" Nedeniyle Göreve Son Verme

Devlet Memurları Kanunu’nun 48’inci maddesinin (A) bendinde memurluk için aranan genel şartlar sayıldıktan sonra  (B) bendinin 2 numaralı alt bendinde; memurun kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşıması gerektiği, aynı Kanunun 98’inci maddesinin (b) bendinde de; memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmesi halinde memurluğun sona ereceği düzenlenmiştir.

633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesinin 2’nci fıkrasında, “Başkanlık personelinin 657 sayılı Kanunda ve bu kanunda yer almayan diğer nitelikleri ile atanmalarında dini öğrenim şartı arananlara ilişkin olarak ortak nitelikler yönetmelikle düzenlenir.” hükmü kural altına alınmıştır. Söz konusu kanun hükmüne dayanılarak 15/04/2015 tarih ve 29327 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 5/1-b maddesinde, “Atamalarında dini öğrenim esas alınan unvanlarda; itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşımak” hükmüne yer verilmiştir.

Bu kural uyarınca Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde görev yapan imam-hatip, müezzin-kayyım, başvaiz, uzman vaiz, vaiz, murakıp, Kur’an kursu başöğreticisi, Kur’an kursu uzman öğreticisi, Kur’an kursu öğreticisi, cami görevlileri gibi din görevlileri hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen genel şartlar yanında "itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşımak" şartı aranacaktır. 

Uygulamada bu şarta uymayan din görevlileri hakkında ortak nitelik şartını  memuriyet sırasında kaybettiğinden bahisle memurluğunun sona erdirilmesine karar verilebilmektedir. Dava dosyalarına yansıyan eylemlere bakılırsa; içki içmek, zina yapmak, pavyon/gazinoya gitmek, küfretmek, kiliseye gitmek, oruç tutmamak, kurban kesmemek, cinsel taciz, hırsızlık gibi eylemler nedeniyle ortak nitelik şartının kaybedildiği öne sürülerek memurluğun sona erdirilmesine karar verilmektedir.

Gayrimeşru ilişki yaşadığı tespit edilen müezzin/kayyımın 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 98. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca son verilmesi üzerine açılan davada Danıştay 12. Dairesince 2021/1842 sayılı dosyada Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin "Genel şartlar" başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin iptali istemi yönünden davanın reddine, davacının üzerine atılı bulunan ve soruşturma konusu olan eylemin, din hizmetleri sınıfında müezzin-kayyım olarak göreve başladığı 19/07/2012 tarihinden çok önce gerçekleştiği ve özel hayatına ilişkin olduğu, yürütmekte olduğu kamu göreviyle ilgisinin olmadığı; bu nedenle, davacının itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinde İslam törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğuna dair ortak nitelik şartını taşımadığından bahisle ağır idari yaptırım niteliğini haiz olan müezzin-kayyımlık görevine son verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmediğine karar verilmiş ise de, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Fernandez Martinez/İspanya (B. No:56030/07, 12/6/2014) kararına atıf yapılarak ;

"davacının müezzin-kayyım olarak atandığı tarihten önce yaşadığı ve hem soruşturma kapsamındaki kendi ifadesinden hem de tanık ifadelerinden çevrede bilindiği anlaşılan evli bir kadınla yaşadığı ilişki nedeniyle, Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olması şartını göreve atanırken taşımadığı anlaşılmakta olup, halkı din konusunda aydınlatan din görevlisi sıfatını haiz davacının, söz konusu gayri ahlaki eyleminin doğrudan görevinin gereklerine ve dolayısıyla göreve atanma şartlarına aykırılık teşkil ettiği sonucuna varılmıştır.

657 sayılı Kanun'un 98. maddesinde yer alan, devlet memurlarının memurluğa alınma şartlarından her hangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması halinde memurluğun sona ereceği düzenlemesi uyarınca; yukarıda belirtilen eylemlerinin, ifa edilen görevin özelliklerine göre belirlenen niteliklerin taşınmaması/kaybedilmesi sebebi olarak kabul edilmesi ile kurum disiplinini ve itibarını olumsuz yönde etkileyen bir unsur olarak değerlendirilmesinde ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla alınması zorunlu bir tedbir olarak görevine son verilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir." şeklindeki gerekçe ile göreve son verme işlemi yönünden davanın reddine karar verilmiştir. 

Yukarıda belirtilen ortak niteliği taşımayanlar, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda  dini öğrenim şartı aranan kadrolara atanamayacakları gibi, göreve alındıktan sonra bu niteliği taşımadığı anlaşılanlar ile memurlukları sırasında kaybedenlerin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 98/b maddesine göre görevine son verilir. Bu göreve son verme Devlet memurluğundan çıkarma cezası değildir, Diyanet İşleri Başkanlığındaki memurluğunun sona erdirilmesidir. Bu itibarla, 657 sayılı Kanunun 48/B-2 maddesi uyarınca, Diyanet İşleri Başkanlığının bahsi geçen mevzuatında aranan ortak nitelik şartını kaybetme sebebiyle göreve son verilmesi işlemi, bir daha Devlet memurluğuna alınmama sonucunu doğurmayacaktır.

Bu konuda vurgulanması gereken diğer husus ise çevrede bilinir olmak şartının yargı kararlarına yansımış olmasıdır. Danıştay 12. Dairesinin 2021/1707 sayılı kararında özetle "Bu durumda, camide temizlikle ilgilenen kadınlara, sık sık gittiği lokantadaki garsona ve marketteki kasiyere tacizde bulunduğu soruşturma kapsamında alınan ifadelerle sabit olan davacının, bu durumunun görev yaptığı yerin halkı tarafından da biliniyor olması nedeniyle Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 5/1-b. maddesinde öngörülen, ”itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam törelerine uygunluğu çevresinde bilinir olmak” özel şartını kaybettiği sonucuna ulaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir." gerekçesiyle bozma kararı verilirken görev yapılan yerde olayın biliniyor olması karara gerekçe yapılmıştır. 

Başka bir kararda ise 12. Dairece (2021/155)  "Uyuşmazlıkta, her ne kadar dosyada yer verilen duyuma dayalı ifadeler dikkate alınarak davacının ortak niteliği kaybettiğinden bahisle dava konusu işlem tesis edilmiş ise de, davacıya isnat edilen fiilin her türlü şüpheden uzak, somut, inandırıcı ve tereddüte yer bırakmayacak kesin deliller ile ispat edilememesi ve davacı tarafından işlendiği hususunun sabit olmaması nedeniyle davacının ortak niteliği kaybettiği sonucuna varılamayacağından  davacının Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 5/1-b maddesinde düzenlenen “itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşımak” şartını kaybettiği gerekçesiyle görevine son verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir" gerekçesiyle duyuma dayalı iddialara itibar edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.

Diğer kamu personelinde aranmayıp, yalnızca Diyanet personelinde aranan "itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşımak” şeklindeki ortak nitelik şartının kaybı ağır sonuçlara neden olduğundan Diyanet personelinin meslek hayatı boyunca disiplin kuralları yönüyle daha dikkatli olması gerekmektedir.


Av. Sadi KAYABAŞI 

Paylaş:
Son Blog Yazıları
25 Eylül 2024 Çarşamba
5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile 5434 sayılı Emekli SandığıKanunu'nun bazı maddeleri yürürlükten kaldırılmış, kamu tüzel kişiliğine sahip Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, hiç bir işleme gerek kalmaksızın, bu Kanun'un yürürlük tarihi itibarıyla görevleri ile birlikte, 1. maddeye dayan...
23 Eylül 2024 Pazartesi
6183 sayılı Âmme Alacaklarının Tahsil Usülü Hakkında Kanun'un 37. maddesinde:"Amme alacakları hususi kanunlarında belli edilen zamanlarda ödenir./Hususi kanunlarındaödeme zamanı tesbit edilmemiş amme alacakları Maliye Vekaletince belirtilecek usule göreyapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde öden...
16 Eylül 2024 Pazartesi
4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 3-e bendinde: "Katılımcı: OSB’lerde, bir işletmeninkurulması için parsel tahsisi veya satışı yapılanlar ile maliki bulunduğu parselde üretimde bulunan veyabulunmayı taahhüt eden ve bu Kanunun amacına uygun faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişi ile f...