KAYABAŞI

Özel Harekat Branşından Çıkarılma Davaları

Özel Harekat Branşından Çıkarılma Davaları
Özel Harekat Branşından Çıkarılma Davaları

Emniyet Hizmetleri Sınıfı Branş Yönetmeliğinin 10. Maddesinde branştan çıkarma düzenlenmiştir. Maddenin 3. Fıkrası şu şekildedir;

"Personelin branştan çıkarılmasında aşağıdakilerden herhangi birinin varlığı aranır;

a) İlgili branş yönergesinde belirlenen branşa aktarmaya esas şartlardan herhangi birini yitirenler,

b) Personelin çalıştığı hizmette verimli olamayacağı veya hizmeti olumsuz etkilediği bilgi ve belgelerle anlaşılanlar,

c) Adli ve/veya idari bir suçtan dolayı ceza almış olanlardan çalıştığı branşta verimli olamayacağı anlaşılanlar,

ç) Birinci yazılı ikazı aldığı tarihten itibaren bir yıllık süre içerisinde ikinci kez yazılı ikaz edilenler,

d) Polis-halk ilişkilerinde olumsuz tutum ve davranışlar sergilediği bilgi ve belgelerle anlaşılanlar,

e) İlgili branş yönergelerinde belirlenen süre kadar branşı dışında çalışanlar,

f) Personelin başarısının periyodik olarak ölçülmesi neticesinde başarısı düşük olduğu tespit edilenler."

Yönetmelikte şartların yitirilmesi, verimli olamayacağının anlaşılması, adli/idari suçtan dolayı ceza alınması, iki kez yazılı ikaz, halk ilişkilerinde olumsuz tutum sergilenmesi, süre şartına uyulmaması ve başarı düşüklüğü branştan çıkarma sebebi olarak sayılmaktadır.

Yukarıda sayılan yönetmelik  maddesi uyarınca sağlık şartları nedeniyle branştan çıkarma öngörülmemektedir.Dolayısıyla sağlık şartları nedeniyle branş değişikliğine karar verildi ise bu işlemin Yönetmeliğe açıkça aykırı olacağı kuşkusuzdur.

Branş değişikliğine ilişkin davalarda iptal-ret kararlarının çeşitlilik arz ettiği ve her istinaf mahkemesinin içtihadının farklı olduğunu vurgulamak gerekmektedir. 

Hukuk devleti, faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlayan, kendini hukukla sınırlayan devlet demektir. Hukuk devletinin ön şartlarından biri olan hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, kişilerin, tüm fiil ve muamelelerinde, idarelere güven duyabilmesini, idarelerin de işlem ve eylemlerinde bu güven duygusunu zedeleyici metodlardan kaçınmasını gerekli kılar.

Yukarıda yer verilen Yönetmelik uyarınca branştan çıkarma için idareye takdir hakkı tanınmış ise de  idarelere tanınan takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlı bulunduğu İdare Hukukunun bilinen ilkelerinden olup, bu yetki kullanılmak suretiyle tesis edilen işlemlerin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri göz ardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da idari yargı merciince saptanması halinde sözü edilen bu durumun dava konusu işlemin sebep ve maksat yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptalini gerektireceği yerleşmiş yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır. 

İlgili Yönetmelik gereği branştan çıkarılma işlemi yapılmasını gerektirecek herhangi bir kriter bulunmamasına rağmen keyfi olarak branştan çıkartılma durumu gerçekleşmişse ilgililerin idare mahkemelerine başvurarak branştan çıkarma işleminin iptalini talep etmeleri gerekmektedir. 

İdare mahkemelerince;

"Davacı hakkında herhangi bir soruşturma/kovuşturma kaydına rastlanmadığı, davalı idarece branştan çıkarılmayı gerektirecek şartların varlığına dair başkaca herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı görüldüğünden, ..."  yada;

"davacının daha önce olumsuz sicil almadığı, disiplin cezasına konu eyleminin naklen atama işlemine de gerekçe teşkil etmesinin davacı hakkında ikinci kez cezalandırma mahiyetinde olduğu ve ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil ettiği kanaatine ulaşıldığı, bu haliyle, dava konusu atama işleminde ve bu işlemin sebebi olarak gösterilen branştan çıkarma işleminde kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka uyarlık görülmediği…” gerekçesiyle iptal kararı verilebilmekte ve polis memuru eski branşına kavuşabilmektedir. 

Danıştay 2. Dairesince (2002/839) takdir yetkisi kapsamında yapılan atamaların reddi yönünde verilen bazı idare mahkemesi kararlarının onandığı görülmekte ise de, istinaf yolunun açılması nedeniyle artık bu davaların Danıştaya götürülmediği ve istinaf mahkemelerinde kesinleştiğini vurgulamak gerekmektedir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu E. 2017/339 sayılı kararında ise;

"Bu durumda, davacının komiser yardımcılığı kursuna katıldığı, yaklaşık bir yıl boyunca istihbarat branşından uzak kaldığı ve bu sürede istihbarat branşının gerektirdiği yetenek ve performans ölçümünün yapılamadığı, bu durum dikkate alınarak branştan çıkartıp çıkartmama konusunda idareye takdir yetkisi tanındığı, ayrıca davacının katıldığı kurs sonucunda "komiser yardımcısı" olacağı ve sınıfının değişeceği de gözönüne alındığında, davalı idarenin kendisine tanınmış olan takdir yetkisi kapsamında davacının istihbarat branşından çıkarılması yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık, aksi yönde verilen İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir." gerekçesiyle komiser yardımcılığı kursuna katılan polis memurunun branştan çıkarılmasını Yönetmeliğe uygun bulmuştur. 

Öte yandan, yerleşmiş Danıştay içtihatları uyarınca (Danıştay 5. Daire, E:1995/3956, K:1998/1460) memurun kendi kadro görevinde çalıştırılması esas olup, branşlı personelin kendi branşında görev yapması gerekirken branştan çıkarılarak genel idari hizmetler yada başkaca bir pozisyonda görevlendirilmesi Anayasa Mahkemesinin son kararlarında özel hayata saygı hakkının ihlali anlamına gelmektedir.

Sonuç olarak, branşından çıkarılan personelin şartları taşımadığını düşünmesi halinde bir an önce idare mahkemesine başvurarak branş değişikliği işleminin iptalini istemesi gerekmektedir. 


Av. Sadi KAYABAŞI

Paylaş:
Son Blog Yazıları
18 Kasım 2024 Pazartesi
6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 54. maddesinde; ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının cebren tahsil olunacağı, 55. maddesinde; amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 15 gün içinde ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olu...
15 Kasım 2024 Cuma
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10'uncu maddesinde; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenl...
14 Kasım 2024 Perşembe
Anayasanın 35. maddesinde: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararıamacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." hükmü yer almaktadır.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolü'nün "Mülkiyetin korunması...