KAYABAŞI

Ramazan Davuluna İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı

Ramazan Davuluna İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı
Ramazan Davuluna İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı

Müslümanlar tarafından kutsal kabul edilen ramazan ayında oruç tutma ibadetinde bulunacak bireylerin ibadete hazırlanmaları için uyandırılmaları amacıyla davul çalınmaktadır. Bu yöntem ülke genelinde çoğunlukla uygulanan bir gelenek olarak kabul görmektedir.

İzmir Konak ilçesinde yaşayan bir vatandaş bir ay boyunca her gece saat 03.30'da davul çalınmasına izin verilmesi suretiyle uyandırıldığını belirterek gürültü niteliğindeki bu uygulamanın sağlıklı çevrede yaşama hakkını engellediğini, ayrıca ibadete zorlayıcı sonuçlarının olduğunu da iddia ederek uygulamanın dayanağı olan işlemin iptal edilmesi için Konak Kaymakamlığı aleyhine İdare Mahkemesinde dava açmış ve davayı kaybetmiştir. Hükmün kesinleşmesi üzerine de Anayasa mahkemesine başvurmuştur. 

Anayasa Mahkemesi konuyu özel hayat kavramının alt kategorileri arasında yer alan  sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı kapsamında incelemiştir.

Yüksek Mahkeme;

"Çevresel kirlilik tek başına özel hayata saygı hakkı kapsamında korunmaya değer bulunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı Sözleşme kapsamında korunan bir hak değildir. Anayasa'nın 56. maddesinde yer alan herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu yönündeki düzenleme, Sözleşme'de münhasıran yer almadığından söz konusu hakkın ortak koruma alanında bulunduğunu söylemek güçtür." cümlelerine yer verdikten sonra,

"Başvurucunun çevresel rahatsızlık olarak ileri sürdüğü davul çalınması nedeniyle oluşan sesin ancak başvurucunun yaşam kalitesini olumsuz etkilediği ölçüde Anayasa'nın 20. maddesi kapsamındaki güvenceleri harekete geçirebilecektir. Davul çalınması nedeniyle oluşan ve tekrarlayan gürültünün başvurucunun evinin önünde gece saatlerinde meydana gelmesi nedeniyle başvurucunun özel hayatını doğrudan ve yakından etkilediği açıktır. Öte yandan bu çevresel etkinin Anayasa’nın 20. maddesi kapsamındaki güvenceleri harekete geçirecek asgari ağırlıkta olup olmadığı değerlendirilmelidir" gerekçesine yer vermiş,

Kararın devamında da ;

" Şikâyete konu davul çalma, her yılın farklı zaman diliminde ve bir ay süreylegece saatlerinde genellikle birkaç dakikayı geçmeyecek şekilde gerçekleşen geleneksel bir faaliyettir. Türkiye'de yaşayan bireylerin çoğunluğu bakımından benimsenen ve sahiplenilen bu gelenek, birlikte yaşama amacını taşıyan diğer bireyler yönünden hoş görülmesi beklenen bir olgudur. Anayasa Mahkemesinin değerlendirmesinin temelini, bu geleneğin sürdürülmesinden başvurucunun duyduğu rahatsızlığın hoş görülmesi beklenmeyecek düzeye ulaşıp ulaşmadığı hususu oluşturmaktadır." cümlelerine yer vermiştir.

Kararın sonuç kısmında;

"Başvurucu, yaşadığı toplum tarafından gelenek olarak kabul edildiği şekliyle davul sesine maruz kalmaktadır. Sesin gece uyku saatlerinde oluşması nedeniyle başvurucunun yaşam kalitesinin etkilendiği tartışmasızdır. Ancak maruz kalınan sesin ortalama bir insanda oluşturacağı etkinin ve sese maruz kalma süresinin kural olarak katlanılmayacak boyuta eriştiğini söylemek güçtür. Ayrıca meydana gelen rahatsızlığın yılın sadece belli bir zaman diliminde gerçekleşmesi ve bu zaman diliminin belirliliği nedeniyle öngörülebilir oluşu da başvurucunun ortaya çıkan rahatsızlığa katlanabilmesini sağlayacak önemli bir etkendir.

Diğer yandan başvurucunun ülke genelinde gerçekleşen bu faaliyetten diğer bireylere nazaran daha fazla etkilenmesini gerektirecek unsurların somut olayda mevcut olması ihtimal dâhilinde ise de bu yönde bir bilgi veya olgu başvurucu tarafından ortaya konmuş değildir. Hâl böyle olunca Türkiye'de yaşayan diğer kişilerle birlikte başvurucunun da maruz kaldığı sesin süresi ve yoğunluğu Anayasa'nın 20. maddesinde koruma altına alınan güvenceleri işletecek asgari ağırlıkta bulunmamaktadır. Dolayısıyla üçüncü kişiler tarafından belli bir kural dâhilinde kontrollü olarak gerçekleşen davul çalma eylemi nedeniyle oluşan gürültünün devletin müdahalesini gerektirecek seviyeye ulaşmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu çevresel meselenin özel hayata saygı hakkının korumasından yararlanacak ağırlıkta bulunmadığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir." şeklindeki gerekçe ile başvurunun reddine karar vermiştir. 

Yüksek Mahkeme, davul çalma nedeniyle oluşan sesin kısa süreli olduğunu, katlanılamaz boyutta olmadığını, bu geleneğin toplum tarafından kabul edildiğini, bu gelenek nedeniyle oluşan gürültü kirliliğine devlet müdahalesini gerektirecek bir durumun bulunmadığı sonucuna varmıştır. 


Av. Sadi KAYABAŞI


Paylaş:
Son Blog Yazıları
8 Temmuz 2024 Pazartesi
3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu'na 6638 sayılı Kanununun 32. maddesi ile Geçici 27. madde eklenmiş ve (bazı ünvanlı kadroları işgal edenler dışında) 01/01/2015 tarihi itibarıyla İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürü rütbesini ihraz edenlerden emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanabilm...
1 Temmuz 2024 Pazartesi
Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi, 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden önce Genel Müdürlük statüsünde kamu hizmeti yürütmüş olup, 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile birlikte 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk hükümlerine tabi an...
1 Haziran 2024 Cumartesi
Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonları tarafından yapılan zabıt katipliği sözlü sınavları öncesinde, sınav komisyonlarınca sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanması ve tutanağa bağlanması, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon...