KAYABAŞI

AŞI VE PCR TESTİ HUKUKEN ZORUNLU MUDUR?

AŞI VE PCR TESTİ HUKUKEN ZORUNLU MUDUR?
AŞI VE PCR TESTİ HUKUKEN ZORUNLU MUDUR?

Covid-19 virüsü nedeniyle hem ülkemizde hem de dünya genelinde yaklaşık iki yıldır olağanüstü durumların yaşandığını görmekteyiz. Virüs dünya genelinde beş milyondan fazla, ülkemizde ise bugüne kadar 84,278 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Hayatını kaybedenler yanında uygulanan kimi kısıtlamalar nedeniyle ekonomik, sosyal ve  psikolojik olarak birçok olumsuz durum yaşandığı gibi en önemlisi birçok haklardan yararlanmak için aşı ve PCR testi zorunluluğu getirilmesi gündelik hayatın önemli derecede kısıtlanmasına neden oldu. Bugün (15.01.2022)  Valiliklere gönderilen yazı ile PCR testi zorunluluğu kaldırılmış olup, iki yıldır uygulanan yanlış ve hatalı uygulama nihayet sona erdirildi.

Pandeminin en büyük etkisi şüphesiz daha fazla yayılmaması amacıyla uygulanan başta sokağa çıkma yasağı ile seyahat özgürlüğü ve diğer bazı yasakların kamu gücü kullanılarak uygulanması olarak tezahür etmiştir. Daha önce sosyal medya platformlarında da yazdığımız gibi seyahat özgürlüğü Anayasada güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerdendir. Yine anayasaya göre ancak kanun ile yada OHAL ilan edilerek bu özgürlük sınırlanabilir. Pandemi dönemine ilişkin bu anayasal hakkın sınırlamasına yönelik bir kanun çıkmadığına ve OHAL ilan edilmediğine göre İçişleri Bakanlığı genelgesi ile sokağa çıkma yada şehirlerarası yolculuk engellenemez.

Anayasanın  "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı " kenar başlıklı 17. maddesinde "Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz." düzenlemesi yer almakta olup, yasal düzenleme olmaksızın aşı olma zorunluluğu getirilemeyeceği gibi PCR testi de zorunlu kılınması açıkça hukuk aykırı idi. Nihayet bugün (15.01.2022) İçişleri Bakanlığı ile bu yanlış düzeltilmiş olup, aradan geçen iki yıla rağmen yanlıştan dönülmesi oldukça manidardır.

Sokağa çıkma yasağı ve seyahat yasaklarına ilişkin İçişleri Bakanlığı genelgelerine bakılırsa  dayanak olarak İl İdaresi Kanunu 11. Madde ile Umumi Hıfzısıhha Kanununun 27 ve 72. Maddeleri gösterilmektedir. İl İdaresi Kanununun 11. maddesinde Valilerin yetkileri sayılmakta olup, sokağa çıkma yasağına yada seyahat özgürlüğüne ilişkin madde metninde bir yetki bulunmadığı gibi yalnızca C bendinde Valinin  kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu hâllerde on beş günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere girişi ve çıkışı sınırlayabileceği düzenlenmektedir. Bunun dışında sokağa çıkma yada iller arası seyahat özgürlüğüne ilişkin bir yetki bulunmamaktadır.

Umumi Hıfsısıhha Kanunu ise 1930 tarihli olup, 27. maddesi şu şekildedir:

"Umumi hıfzıssıhha meclisleri mahallin sıhhi ahvalini daima nazarı dikkat önünde bulundurarak şehir ve kasaba ve köyler sıhhi vaziyetinin ıslahına ve mevcut mahzurların izalesine yarayan tedbirleri alırlar. Sari ve salgın hastalıklar hakkında istihbaratı tanzim, sari ve içtimai hastalıklardan korunmak çareleri ve sıhhi hayatın faideleri hakkında halkı tenvir ve bir sari hastalık zuhurunda hastalığın izalesi için alınan tedbirlerin ifasına muavenet eylerler"

Görüldüğü üzere bu maddede sokağa çıkma yasağı ve seyahat özgürlüğüne ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi işyerlerini kapatma gibi bir yetki de söz konusu değildir.

Aynı Kanun 72. maddesinde de:

"57 nci maddede zikredilen hastalıklardan biri zuhur ettiği veya zuhurundan şüphelenildiği takdirde aşağıda gösterilen tedbirler tatbik olunur: 1 - Hasta olanların veya hasta olduğundan şüphe edilenlerin ve hastalığı neşrü tamim eylediği tetkikatı fenniye ile tebeyyün edenlerin fennen icap eden müddet zarfında ve sıhhat memurlarınca hanelerinde veya sıhhi ve fenni şartları haiz mahallerde tecrit ve müşahede altına vaz'ı. 2 - Hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbikı. 3 - Eşhas, eşya, elbise, çamaşır ve binaların ve fennen intana maruz olduğu tebeyyün eden sair bilcümle mevaddın fenni tathiri. 4 - Hastalık neşreden haşarat ve hayvanatın itlafı. 5 - Memleket dahilinde seyahat eden eşhasın icap eden mahallerde muayenesi ve eşyalarının tathiri. 6 - Hastalığın sirayet ve intişarına sebebiyet veren gıda maddelerinin sarf ve istihlakinin men'i. 7 - Dahilinde sari ve salgın hastalıklardan biri zuhur eden umumi mahallerin tehlike zail oluncaya kadar set ve tahliyesi." cümlelerine yer verilmekte olup, alınacak tedbirler sayılmış, ama sokağa çıkma, seyahat yasağı yada işyeri kapatma gibi bir yetkiden bahsedilmemiştir.

Kamu hukukunda hiçbir kurum, Anayasa yada kanundan almadığı bir yetkiyi kullanamaz. Bu nedenle idari işlemlerin yargısal denetiminde idari yargı merciileri ve Danıştayın ilk baktığı hukuka aykırılık nedeni yetkidir. 

Yukarıda yer verilen mevzuatta, sokağa çıkma yasağı, seyahat yasağı, işyeri kapama yasağı konusunda İçişleri Bakanlığına yada başka bir bakanlığa yetki verilmediği gibi aşı ve PCR testi zorunluluğu hakkında da bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Pandemi süresinin en başından beri uygulanan yasakların hemen hepsi hukuka aykırıdır, Anayasa ve Kanunda verilmeyen bir yetki kullanıldığından İçişleri Bakanlığı genelgeleri hukuka aykırıdır. Bu genelgeler nedeniyle yazılan cezaların tümü de hukuka aykırı olup, iptali gerekmektedir.

Keza aşı zorunluluğuna ve PCR testi zorunluluğuna ilişkin tüm düzenlemeler yasal bir dayanağı olmadığından hukuka aykırı olup, dava açılması halinde idare mahkemelerince iptal edilecektir.

Pandemi sürecinin başından beri bu hukuka aykırılıkları ifade etmemize rağmen gerek salgının boyutu gerekse de basın marifetiyle oluşturulan korku iklimi nedeniyle çok üzerinde durulmasa da bugün İçişleri Bakanlığı PCR testi zorunluluğunu kaldıran yazıyı tüm Valiliklere göndermiştir. İki yıl sonra bakanlık yaptığının yanlış olduğunu anlamış ve hatada ısrar etmekten vazgeçmiştir.

Sonuç olarak, iki yıldır tamamen hukuka aykırı genelgeler ile bir pandemi yönetimi yapıldı. Salgının büyüklüğü ve vehameti bazı şeylerin üstünü örtmüş ise de, umarız bundan sonra, hiçbir kamu kurumu yasal mevzuattan almadığı hiçbir yetkiyi kullanmaz. En temel hak olan seyahat özgürlüğü, çalışma özgürlüğü gibi haklara dokunulmaması bir yana yasal dayanağı olmayan ve vücut dokunulmazlığına açıkça aykırı olan aşı, PCR testi vb. gibi uygulamalara son verilmesi, son verilmeyecek ise de yasal düzenlemeye kavuşturulması temel beklentimizdir.


Av. Sadi KAYABAŞI





Paylaş:
Son Blog Yazıları
8 Temmuz 2024 Pazartesi
3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu'na 6638 sayılı Kanununun 32. maddesi ile Geçici 27. madde eklenmiş ve (bazı ünvanlı kadroları işgal edenler dışında) 01/01/2015 tarihi itibarıyla İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürü rütbesini ihraz edenlerden emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanabilm...
1 Temmuz 2024 Pazartesi
Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi, 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden önce Genel Müdürlük statüsünde kamu hizmeti yürütmüş olup, 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile birlikte 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk hükümlerine tabi an...
1 Haziran 2024 Cumartesi
Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonları tarafından yapılan zabıt katipliği sözlü sınavları öncesinde, sınav komisyonlarınca sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanması ve tutanağa bağlanması, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon...