Acele kamulaştırma, ülke gündemine 2000'li yıllarla beraber giren eski bir kamulaştırma türüdür. Acele kamulaştırma kurumu 1956 tarihli 6830 sayılı İstimlâk Kanunu'ndan bu yana mevzuatımızda yer almakta ise de çok sık uygulanmamıştır. 2000'li yıllardan sonra artan oranda uygulandığı görülen acele kamulaştırma, yürürlükte olan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesinde düzenlenen özel bir kamulaştırma usulüdür. Acele kamulaştırma, Kamulaştırma Kanunu’nun öngördüğü olağan kamulaştırma usulünden farklı özel bir usule göre yapılmaktadır.
2942 sayılı Kanun’un 27. maddesinde acele kamulaştırma: “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.” hükmü ile düzenlenmiştir
2942 sayılı Kanun’un 27. maddesine göre üç durumda acele kamulaştırma İşlemi yapılabilecektir. Buna göre 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’nun uygulanmasından doğan haller; aceleliğine Bakanlar Kurulu tarafından karar verilen haller; üçüncüsü ise özel kanunlarla öngörülen diğer olağanüstü durumlardır.
27. Madde uyarınca acele kamulaştırma yapılabilecek durumların ilki 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyetleri Kanunu’nun uygulanmasından doğan hallerdir.
Maddenin acele kamulaştırma yetkisi verdiği bir diğer durum ise uygulamada çık sık karşılaşılan “aceleliğine Bakanlar Kurulu tarafından karar verilen haller”dir. Acelelik unsurunun kanunda açıkça düzenlenmemesi ve Bakanlar Kurulu’nun karar vereceği bir durum olması nedeniyle takdir yetkisinin sıkça tartışılacağı olgu kamulaştırmanın acele olup olmadığıdır.
Nitekim Danıştay da acele kamulaştırmanın iptali davası sırasında acelelik sebebinin denetimini yapmakta, acelelik unsurunun yokluğu halinde iptal kararı vermektedir.
Danıştay 6. Dairesi 2011 yılında verdiği bir kararda imar planına göre yol olarak tahsis edilmiş taşınmazın acele kamulaştırmasını incelemiş ve acele olmadığı sonucuna vararak kamulaştırma kararını iptal etmiştir.
"Uyuşmazlık konusu olayda, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesinde öngörülen acele kamulaştırma prosedürünün uygulanması için gerekli olan olağanüstü koşulların bulunmadığı, bu yönteme başvurulmaması halinde kamu düzeninin bozulacağının açıkça ortaya konulamadığı görülmektedir. Bu durumda, dava konusu Bakanlar Kurulu kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”
27. maddeye göre acele kamulaştırmanın uygulanabileceği bir diğer durum özel kanunlarla acele kamulaştırma yetkisi verilen hallerdir. Acele kamulaştırma yetkisinin düzenlendiği kanunlardan son dönemlerde en çok tartışma yaratanı 6306 sayılı Afet Riskli Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'dur. Kanunda, Bakanlık tarafından tespit edilen riskli yapılar ve rezerv yapı alanlarının bulunduğu yerlerin malikleri tarafından yıktırılması zorunluluğu öngörülmekte ve taşınmaz malikler tarafından yıktırılmazsa yıkım bedeli maliklerden alınmak üzere Bakanlık tarafından yıktırılacağı düzenlenmektedir. Kanunun altıncı maddesine göre, yıktırılan binaların malikleri kendilerine yapılan tebligattan itibaren 30 gün içerisinde yeniden bina yaptırılması, payların satışı, kat karşılığı yahut hâsılat paylaşımı, parsellerin tevhit edilmesi, münferit ya da birleştirerek veya imar adası bazında uygulama yapılması hususlarında 2/3 çoğunluk ile karar alamazlarsa söz konusu taşınmaz acele kamulaştırma yoluyla kamulaştırılabilir. 6306 sayılı Kanun’un altıncı maddesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, TOKİ'ye ve idareye, acele kamulaştırma yetkisi vermektedir.
Acele kamulaştırma usulünde bedel tespiti ve tescili davasının açılma süresi idarenin acele el koyma kararı ile birlikte başlayacaktır. Yargıtay da acele kamulaştırma kararından sonra altı aylık makul süre içinde bedel tespit ve tescil davası açılmaz ise; taşınmaz malikinin kamulaştırmasız el atma davası açma hakkı doğacağı söylenmektedir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2008/8776 sayılı kararında;
“Dava konusu taşınmaz hakkında 27. maddeye göre açılan davada 24.08.2006 tarihinde acele el koyma kararı verilmiş, ancak kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının açılma tarihi olan 06.08.2007 gününe kadar dairemizin yerleşik uygulamasına göre altı aylık makul süre içerisinde idare tarafından 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca dava açılmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda taşınmaz malikinin kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açma hakkı doğmuştur.” cümlelerine yer verilmektedir.
Acele kamulaştırma işlemlerine karşı idari yargıda iptal davası açılabildiği gibi acele kamulaştırma kararları genellikle Bakanlar Kurulu yada Cumhurbaşkanınca alındığından Danıştay nezdinde görülmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na, 6545 sayılı Kanun’la eklenen 20/A maddesi ile ivedi yargılama usulü adı altında ayrı bir yargılama usulü getirilmiş olup, ivedi yargılama usulünün kapsamına giren idari eylem ve işlemlerden biri de acele kamulaştırma kararlarıdır.
İdari yargı ve özel Danıştay'ın en çok dikkat ettiği husus kamulaştırmadan acele olup olmadığının tespitidir. Acelelik gerektirmeyen bir durumda idarenin acele kamulaştırma yoluna gitmesi işlemin amaç, sebep ve konu unsurları bakımından hukuka aykırı olmasına neden olur. Acelelik mefhumun idare tarafından gerekçelendirilmiş olması ve gerçeklik taşıması zorunludur. Danıştay da kararlarında kamu yararının gerekçelendirilmesine önem vermektedir. Danıştay 6. Dairesi 6 daire 1959/5309 sayılı kararında kamulaştırmanın amme menfaatine dayanması ve kamulaştırma gerekçesinin açık bir şekilde belirtilmesi gerektiği gerekçesiyle “ilçenin güzelliğini bozan taşınmazın” kamulaştırılması kararını iptal etmiştir.
“6830 sayılı Kanun hükümlerine göre amme idarelerinin yapacakları İstimlâklerde kamu menfaatinin hangi sebeple varit bulunduğunun ve İstimlâkin maksadının açık ve kesin olarak beyan olunması icap eder. Hal böyle iken itiraz konusu olan İstimlâk kanununda beldenin imar planının açıklanmadığı ve müphem bırakıldığı anlaşılmıştır. Bu hal İstimlâkin maksat ve hedefini göstermekten uzak bulunduğu cihetle kamunun kamu idarelerine verdiği kamulaştırma yetkisinin amaçlarına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını irade ve murakabeye imkân bırakmamaktadır. Bu sebeplere binaen Belediye Encümeninin bu konudaki 04.05.1959 tarih ve 839 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.”(Acele Kamulaştırma, Buket Karaman, Y. Lisans Tezi)
Acele kamulaştırma işleminde sebep unsuru açıkça belirtilmelidir. Sebep unsurunu oluşturan kamu yararının genel ve soyut olarak belirtilmesi yeterli değildir. Nitekim Danıştay kamulaştırılan taşınmazın hangi amaçla kullanılacağının açık olmamasını işlemin iptal nedeni olarak kabul etmektedir. Danıştay 6. Dairesinin 2010/12660 sayılı kararında "Taşınmazın Belediye Hizmet Alanı adı altında kamulaştırılması işlemini işlemin sebep ve amaç unsurları olan kamu yararı bakımından denetimi mümkün kılacak derecede açık olmadığı ve kamulaştırma neticesinde taşınmazın tahsis edileceği hizmetin belirli olmadığı " gerekçesiyle hukuka aykırı bulunmuş ve iptaline karar vermiştir.
Acele kamulaştırma kararlarının kamu yararı kararına yada onaylı imar planı/projesine dayalı olup olmaması uzun yıllar tartışılmış ise de, İdari yargı mercileri ve Danıştay son kararlarında acele kamulaştırma işlemlerinin de Kamulaştırma Kanunu uyarınca kamu yararı kararına yada imar planına dayalı olarak yapılması gerektiğini aramakta, kamulaştırma dayanağı kamu yararı kararı tada imar planı yoksa kamulaştırma kararını iptal etmektedir. TOKİ tarafından uygulamaya konulan Niğde Kale Mahallesi kentsel dönüşüm projesi için alınan acele kamulaştırma kararına ilişkin açılan davada Danıştay 6. Dairesi;
“Uyuşmazlığa konu taşınmazın acele kamulaştırılmasına ilişkin Cumhurbaşkanı kararının 29/01/2021 tarihinde tesis edildiği, davalı idareler tarafından dairemizce verilen ara kararlarına sunulan cevaplarda, acele kamulaştırmanın dayanağı onaylı projesi ve kamu yararı kararına ilişkin bilgi ve belge sunulmadığı, acele kamulaştırma işleminin dayanağı olarak sunulan imar planının ise dava konusu işlemin tesis edildiği tarihten sonra Kayseri Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 29. 07. 2021 tarihinde uygun bulunduğu görülmektedir. Bu durumda, dava konusu işlemden sonra Kayseri Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından uygun bulunan koruma amaçlı imar planının dava konusu acele kamulaştırmanın dayanağı olamayacağı, davalı idareler tarafından da acele kamulaştırmanın dayanağı onaylı projesi ve kamu yararı kararına ilişkin bilgi ve belge sunulmadığı açık olduğundan, dava konusu acele kamulaştırma işleminde hukuka uygunluk bulunmadığı, uygulanması halinde giderilmesi güç veya imkânsız zararların doğmasına yol açacağı sonucuna ulaşılmıştır”
Sonuç olarak, farklı usullerde yapılmakta ise acele kamulaştırma kararları da idari yargı denetimine tabi olduğu gibi 2577 sayılı Kanunun 20/A maddesi uyarınca ivedi yargılama usulüne tabidir. Diğer iptal nedenleri ile birlikte "acelelik unsuru" kamulaştırma kararının iptalinde önemli rol oynadığından kamulaştırma yapılması için acele bir durum olmayan hallerde dava açılması halinde acele kamulaştırma kararının iptali mümkündür.
Av. Sadi KAYABAŞI