KAYABAŞI

Gölette Boğulma Nedeniyle Tazminat Davaları

Gölette Boğulma Nedeniyle Tazminat Davaları
Gölette Boğulma Nedeniyle Tazminat Davaları

Özellikle yaz aylarında  ülkemizin birçok ilinde gölete girerek serinlemeye çalışan çocukların gölde boğulmak suretiyle vefat haberleri basında yer almaktadır.Hemen her yerde bulunan irili ufaklı göletlerde  meydana gelen  ölüm olaylarında idarenin kusuru olup olmadığı sıkça tartışılmakta olup, meskun mahal dışında bulunan göletlere ilişkin son yayımlanan Danıştay kararı idarenin sorumluluğunu olabildiğince genişletmiştir.

Anayasa'nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.

İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetimi yapılacağından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmektedir. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.

Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi sırasında bu hizmetten doğan nedenlerle kişilerin uğradığı zararların hizmetin sahibi idarece karşılanması esas olmakla birlikte, tazminata hükmedilirken, olayın meydana geliş şekline göre zarara uğrayan kişilerin de kusurlu olup olmadığının, dolayısıyla olayda müterafik kusur bulunup bulunmadığının da ortaya konulması gerekmektedir.

Meskun mahal dışında bulunan gölet ile ilgili olarak vefat eden kişiye de müterafik kusur yükleyen Bölge İdare Mahkemesi kararı Danıştay tarafından bozulmuştur. Kararda önce "meskul mahale" vurgu yapılmış;

"Bölge İdare Mahkemesi Dava Dairesince de belirtildiği üzere, boğulma olayının meydana geldiği yerin meskun mahal sınırları içinde bulunup bulunmadığının tespiti, davalı idarenin sorumluluğunun makul ölçüler içinde belirlenmesi konusundaki en önemli hususu teşkil etmektedir. Zira boğulma olayının meydana geldiği yerin meskun mahal dışında bulunması durumunda davalı idareden vatandaşların yaşama hakkını korumak amacıyla sıkı güvenlik tedbirler alması beklenemeyecektir. Ancak olayın meydana geldiği yerin meskun mahal dışında olması durumunda da, idarenin sunduğu hizmetin şartlarına en uygun tedbirleri alması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle, meskun mahal içerisinde kalan yerlerde idarelerin, meskun mahal sınırları dışında kalan yerlere göre daha sıkı tedbirleri alması gerekmekle birlikte, meskun mahal dışındaki yerlerde de makul bir ölçüde tedbir alma yükümlülüğü ortadan kalkmamaktadır. Aksi bir kabul, meskun mahal dışındaki alanlarda kendi kontrol ve denetimi altındaki yapılarda idarelerin herhangi bir önlem almaması sonucunu doğurur ki, bu durum yukarıda izah edilen Sözleşme ve Anayasa hükümleri ile yerleşik yargı içtihatlarına aykırılık teşkil eder." 

Denildikten sonra;

"Uyuşmazlıkta, 26/06/2019 tarihinde mahallinde yapılan keşif sonrası düzenlenen 01/08/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda, "Keşif günü yerinde yapılan incelemede dava konusu olayın meydana geldiği Hacıaslan Göletinde gölet etrafında gölet alanına giriş çıkışı önleyici herhangi bir güvenlik önlemi (koruma duvarı, tel çit vs.) bulunmadığı ve keşif günü dahi gölet etrafında piknik yapma ya da balık tutma amaçlı kişilerin bulunduğu görülmüştür. Olay Yeri İnceleme Raporunda belirtilen 'Yüzülmez' Levhasının olay yerinin yaklaşık 1.80 km güneydoğusunda Burç-Hacıaslan yolu üzerinde Çevreli yol ayrımında konumlandığı tespit edilmiştir. Yine keşif günü yerinde yapılan incelemede söz konusu göletin etrafında ve servis yolları üzerinde davalı Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından konulduğu değerlendirilen birkaç tane 'Suya Girmek Tehlikeli ve Yasaktır!' levhası bulunduğunun belirtildiği görülmektedir.

Bu durumda, 26/06/2019 tarihinde yapılan keşif sırasında sulama göleti etrafında piknik yapma ya da balık tutma amaçlı kişilerin bulunduğu, gölet alanına giriş ve çıkışı önleyici güvenlik önleminin alınmadığı, "yüzülmez" ibareli levhanın olay yerinin 1.80 km uzağında bulunduğu, suya girmenin tehlikeli ve yasak olduğu ibaresini içeren levhaların yetersiz olduğu tespitleri ile birlikte keşif gününün Çarşamba günü olduğu dikkate alındığında, hafta içi günlerde bile gölet çevresinde insanların bulunduğu gözetilerek olayın meydana geldiği yerde alınan tedbirlerin makul ölçüler çerçevesinde değerlendirildiğinde yeterli olmadığı kanaatine varılmaktadır." gerekçesine yer verilmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "İnsan haklarına saygı yükümlülüğü" kenar başlıklı 1. maddesinde, "Yüksek Sözleşmeci Taraflar kendi yetki alanları içinde bulunan herkesin, bu Sözleşme'nin birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlüklerden yararlanmalarını sağlarlar." hükmü; Sözleşme'nin "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2. maddesinde ise "Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur..." düzenlemesi yer almaktadır.

Sözleşme'de yer alan söz konusu düzenlemeler ve Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşama hakkı ile 125. maddesinde düzenlenen idarenin sorumluluğuna ilişkin hükümler birlikte değerlendirildiğinde, Devletin kişilerin yaşama hakkının korunması açısından negatif yükümlülüklerinin yanında pozitif yükümlülüklerinin de bulunduğu sonucuna ulaşılabilecektir. (Anayasa Mahkemesi kararı, Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50)

Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında da, Sözleşme'nin 2. maddesinin ilk cümlesinin devletlerin yalnızca kasti ve hukuka aykırı ölüme sebebiyet vermekten kaçınmasını değil aynı zamanda kendi egemenlik yetkileri içinde bulunan kişilerin yaşamlarını korumak için gerekli tedbirleri almalarına dair devletlere pozitif yükümlülük yüklediği ifade edilmektedir. (L.C.B/İngiltere, B. No: 23413/94, 9/6/1998, § 36).

Bu doğrultuda, devletin öncelikle yaşama hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal düzenlemeleri yapması ve bununla da yetinmeyerek gerekli idari tedbirleri alması gerektiği açıktır.Yer verilen Danıştay kararı, gölette meydana gelen boğulma olayları konusunda idarenin sorumluluğunu olabildiğince genişletmiş olup, bu şekilde meydana gelen vefat olaylarından sonra bir yıl içinde tazminat davası açılarak kusuru bulunan idareden tazminat talep edilebilecektir. 


Av. Sadi KAYABAŞI 


Paylaş:
Son Blog Yazıları
7 Aralık 2025 Pazar
Taşrada sıkıntı yaşanmamakla birlikte, özellikle İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde mezarlık yeri tahsisi konusunda sıkıntılar yaşanabildiği gibi zaman zaman bu taleplerin reddi üzerine dava da açılabilmektedir. Mezarlık yeri konusunda belediyelerin takdir yetkisi bulunmakla birlikte, bu yetkinin...
30 Kasım 2025 Pazar
Anayasa Mahkemesi kararlarında (2020/23302) serbest meslek olmasına rağmen kamusal yönü de bulunduğu vurgulanan eczacılık faaliyeti -diğer mükellefler gibi- vergisel boyutuyla vergi idaresi tarafından denetlenmektedir. Yüksek Mahkeme tarafından "Mesleğin belirtilen özelliği nedeniyle diğer meslekler...
21 Kasım 2025 Cuma
Polis Meslek Yüksekokulları Giriş Yönetmeliğinin "İntibak" başlıklı 18. Maddesinin son fıkrasında "Sağlık kurulu rapor işlemleri ile güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması işlemleri geçici kayıt tarihinden itibaren altmış gün içerisinde tamamlanmayan adayların planlamaları bir sonraki eğitim-öğr...